2015 yılının son çeyreğinde başlayan olumsuz olaylar 2016 yılının son günlerine kadar devam etmiştir. Suriye sınırında düşürülen Rus savaş uçağı ile Türkiye-Rusya ilişkilerinin durma noktasına gelmesi, mülteci akını, Çin piyasalarındaki düşüşlerin küresel etkisi, Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılmayı seçmesi, 15 Temmuz girişiminin (ve tabi artan terör olaylarının) meydana getirdiği tedirginlik dolayısıyla kredi derecelendirme kuruluşlarının kredi notunu düşürmesi gibi pek çok olay gerek doğrudan gerekse dolaylı yoldan Türk ekonomisini zedelemiştir.
2016 yılındaki olumsuzluklardan etkilenen sektörlerin başında turizm ve tarım sektörleri yer almaktadır. Türkiye’ye gelen turist sayısı açısından bakıldığında sektörün yaklaşık on iki yıl geriye gittiği anlaşılmaktadır. Rusya ile yaşanan gerilim sonrasında bu ülkeden gelen turistlerin kesilmesi ve terör örgütlerinin gerçekleştirdiği bombalı saldırılar dolayısıyla artan rezervasyon iptalleri sadece turizmi değil bu sektöre dayalı yan kolları da vurmuştur. Sektör Avrupa (özellilke İskanfinavya ve İngiltere) pazarında düşüş beklemektedir. Öte yandan, Asya pazarında gözlenen gelişmeler sektör için bir umut ışığı yakmıştır. Rusya’nın Türkiye Büyükelçisi Andrey Karlov'a Ankara'da düzenlenen suikastın ardından normale dönmeye başlayan ilişkilerin hasar görmemesi sevindiricidir.
İki ülke arasındaki ticaret ilişkisinin iyileşmesi tarım sektörü için de büyük önem taşımaktadır. Tarım sektörünün son on yılda geldiği nokta gerçekten düşündürücüdür. Bir zamanlar kendi kendine yetebilen ülkeler arasında yer alan Türkiye büyük miktarlarda buğday ve hububat ithal etmeye başlamıştır. Bahsi geçen dönemde yaklaşık bir milyon çiftçinin tarımı bırakması, ithalatı artırmaktadır - ithalatın maliyeti hızla yükselen Amerikan doları kuruna parelel olarak tırmanmaktadır. Rakamlar son on beş yılda tarım kooperatiflerine verilen kredilerin sadece yarısının tahsil edildiğini ortaya koymaktadır. Artan mazot fiyatları ve batık kredilere çözüm şarttır.
Kritik sektörlerdeki kan kaybı Türk ekonominin ana damarını oluşturan yerel pazarın sıkıntı yaşamasına yol açmaktadır. Artan işsizlik ve gerileyen tüketici güveni iç pazarın hız kesmesi demektir. Merkez Bankası ve TÜİK işbirliği ile hazırlanan en son veriler tüketici güven endeksinin Aralık ayında bir önceki aya göre %8 azaldığını ve 63.4 seviyesine geriledini işaret etmektedir.