Temmuz ayındaki başarısız darbe girişimi ertesinde yaşanan politik ve ekonomik olaylar kredi derecelendirme kuruluşlarını harekete geçirmişti. Gelişmelere ilk tepki veren Standard&Poor’s, Türkiye’nin kredi notunu BB seviyesine (yatırım yapılabilir seviyenin iki kademe altı) düşürmüş ve görünümü de “negatif” olarak belirlemişti. Kuruluş 4 Kasım tarihindeki not değerlendirmesinde ise kredi notu görünümünü negatiften durağana yükseltmişti. Fitch kredi derecelendirme kuruluşu ise Ağustos ayında Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyedeki BBB-‘de bırakmış fakat görünümü negatife çevirmişti.
Geçen hafta yeni bir açıklama yapan Standard&Poor’s Türkiye’nin kredi notunu görünümünü durağandan negatife çektiğini ilan etmiştir. Fitch ise Türkiye’nin kredi notunu BBB’den BB+’ya indirirken not görünümünü negatiften durağana çevirdiğini duyurmuştur. Kısacası Türkiye, büyük kredi derecelendirme kuruluşlarından aldığı, son yatırım yapılabilir notunu da yitirmiştir.
Kredi derecelendirme kuruluşları aldıkları kararlara gerekçe olarak referandum sürecindeki siyasi belirsizlikleri, cari açıktaki artışı, faiz oranlarına yönelik politik baskıları ve artan terör eylemlerini göstermektedir. Fitch, daha önceki açıklamalarında turizm gelirlerindeki düşüşe (doluluk oranındaki gerileme ve konaklama ücretlerindeki ciddi azalmaya) dikkat çekerken siyasi risklerin ekonominin performansını olumsuz yönde etkileyebileceğini vurgulamıştı.
Bu değişiklik, yabancı finans kuruluşlarının Türkiye’ye yönelik yatırım planlarını değiştirmesine yol açacaktır. Türkiye Merkez Bankası’nın son faiz kararı sonrasında tırmanışa geçen Amerikan doları ve Euro, fonların ülkedeki yatırımlarını çekmesi ile daha da olumsuz etkilenebilir. Kurlarda meydana gelen bu hızlı yükseliş hem dış borçlara ödediğimiz paraları da fazlalaştıracaktır hem de enflasyonu artıracaktır. Kurların ve enflasyonun kontrol altına alınamaması faiz oranlarının düşmesini bir hayli zorlaştıracaktır.