Büyük Buhran sonrasında tükenen kaynaklardan bir tanesi de finansal krizin pençesine yenik düşen güven unsuru olmuştur. Güven unsuru kapitalist mekanizmanın işleyişi için gereken soyut bir canavar gibidir. Yatırımcılar ve iş çevreleri yatırımlarının başarılı olacağına ve iyi bir kazanç getireceğine güvenemezlerse paralarını riske atmayacaklardır. Güvenin az olduğu dönemlerde yatırımcılar -fırtına dinene kadar- güvenli liman olarak görülen değerli madenlere, (güvenli olan!) devlet tahvillerine, faize ve alternatif para birimlerine sığınırlar. İş çevreleri ekonomik iklim düzelene dek tasarruflarını artırır, işçi sayısını azaltır ve riskli yatırımlar yapmaktan uzak dururlar.
Diken üstünde olunan böyle dönemlerde “güven” ölçen araştırmalar daha da yakından takip edilir. Herkes tarafından ciddiye alınan ZEW endeksi (Zentrum fur Europaische Wirtschaftsforderung veya Avrupa Ekonomik Araştırma Merkezi) önemli bir araçtır. Bu merkez tarafından yayınlanan en son verilere göre Almanya’da duyulan ekonomik güven son 32 ayın en yüksek seviyelerine yükselmiştir. Diğer bir deyişle Mayıs 2010’dan (Avrupa krizi patlak verdiğinden) beri ulaşılan en yüksek değerdir. Ocak ayındaki verilerde yaşanan 24.6 puanlık artış dikkat çekicidir. 0 noktasını nötr olarak alan endeks -100 ile 100 arasında değişmekte olup son altı aylık yatırımcı güvenini takip etmektedir.
Euro Bölgesi genelinde yatırımcı güvenini ölçmek üzere yapılan benzer bir anket de ciddi bir gelişmenin olduğunu göstermektedir. 23.6 puanlık bir artış gösteren endeks son iki çeyrekteki iyileşmeyi işaret etmektedir. Her şeye rağmen, her iki araştırma da içerisinde bulunduğumuz ay içerisinde yaşanan artışın az bir seviyede olduğunu ortaya çıkarmıştır. Şu anki Alman yatırımcı endeksi 1.4 puanlık bir artış ile 7.1 seviyesine gelmiştir. Euro Bölgesi genelini kapsayan bugünkü rakamlar %4.6 gelişme göstermesine rağmen eksi 75.3 seviyesinde bulunmaktadır – bu da gösteriyor ki daha kat edilmesi gereken uzun bir mesafe vardır.