Dünyanın üçüncü büyük ekonomisine sahip olan Japonya’nın yüzleştiği en büyük problemlerden birisi olan deflasyon alsında ülkeyi yaklaşık 20 yıldır tehdit etmektedir. Bu yirmi yılın büyük bölümünde şu anda yeniden göreve seçilmiş olan Liberal Demokratik Partinin iktidar olduğu görülmektedir. Liberal Demokratik Parti, tüketicilerin deflasyon (malların ileride ucuzlamaya devam etmesi) nedeniyle ertelediğini söylemektedir. Yakın zaman önce göreve başlayan Başbakan Shinzo Abe, Japonya Merkez Bankasının deflasyonu dizginlemesinin ve ekonomiyi desteklemesinin şart olduğunun altını defalarca çizmiştir. Görünüşe göre merkez bankası başbakanı dikkatlice dinlemektedir.
Japonya Merkez Bankası yaptığı açıklamada enflasyon hedefini %2 seviyesine yükselttiğini ve ayrıca sınırsız varlık alımına başlayacağını belirtmiştir. Fakat Amerikan Merkez Bankasının niceliksel gevşemesine benzeyen bu programa gelecek sene Ocak ayında başlanacaktır. Bu hamle (neticede) milyarlarca Japon yenini ekonomiye pompalayarak likiditeyi artıracaktır.
Başbakan Shizno Abe, büyümeyi destekleme mekanizmasını güçlendirmek için altyapı hizmetlerine olan yatırımın artırılacağını belirtmiştir. Yalnız Japonya’nın endüstrileşmiş ülkeler arasında borç yükü en fazla olan ekonomiye sahip olduğunu da unutmamak gerekir. Bu esnada sorulan soru, Japonya’nın bu projeye nasıl sermaye aktaracağıdır. Japonya’nın yükümlülüklerine yerine getirememesi durumunda ülkenin borçlanma maliyetlerinde (Avrupa’da yaşanan mali krizde yaşanıldığı gibi) büyük bir artış meydana gelecektir.
Analizciler, merkez bankasının açıkladığı tedbirlerin Japon yenini zayıflatmaya devam edeceğini söylemektedir. Bu sayede Japon ürünleri yabancı piyasalarda daha rekabet edebilir bir hale gelecektir. Fakat bu aynı zamanda hammadde ve enerji üretim maliyetlerinin de artması anlamına gelmektedir. Japonya 2011 yılında meydana gelen deprem ve tsunami ertesinde nükleer üretimi azaltarak fosil yakıtlara olan ihtiyacını (yakıt ithalatını) artırmıştı. Yapılan testler ve alınan tedbirler nedeniyle askıya alınan nükleer üretim haklın endüstriye olan sempatisini de azaltmıştır.