Ticaret açığı (veya fazlası) basitçe bir ülkenin diğer ülkelerden yaptığı ithalat ile dünyanın geri kalanına yaptığı ihracat arasındaki farktır. Geçtiğimiz haftanın sonunda yayınlanan verilere göre Birleşik Devletlerin ticaret açığının son üç senenin en düşük düzeyine gerilemiş olması hisse senetlerine iyi bir hız vermiştir (fakat dün alınan mesafenin geri verildiğini ve aynı noktaya geri döndüğümüzü görmekteyiz). Ticaret Bakanlığı tarafından yayınlanan raporda ticaret açığının 38.5 milyar Amerikan doları olarak gerçekleştiği ortaya çıkmaktadır.
Amerika, 2012 yılı içerisinde 1997 yılından bu zamana kadarki en düşük petrol ithalatını gerçekleştirmiştir. Oysa gerçekleşen rafine petrol ithalatı rekor düzeylere çıkmıştır; bu da rezervlerin azaldığı anlamına gelmektedir. Yapılan ihracat 168.4 milyar dolar olarak gerçekleşirken, yapılan ithalat 6.2 milyar dolar azalma göstermiş ve 224.9 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar, -en son gelen verilerin tahminlerden iyi olmasından dolayı- son çeyreğin (%0.1) yarattığı solgun tablonun karamsarlığının biraz olsun gidereceği yönünde umutların doğmasına neden olmuştur. Bu veriler, son çeyreğe yönelik rakamları %0.7 oranında etkileyebilir ve yıllık büyümeyi %0.6 artırabilir. GSYH verileri bu ayın sonunda açıklanacaktır.
Birleşik Devletlerin Çin ile gerçekleştirmiş olduğu ikili ticarete bakıldığında açığın 315 milyar dolar olarak gerçekleştiği görülmektedir. Bu durum Çin’in kendi para birimini manipüle etmek suretiyle ihracatına avantaj sağladığı tartışmalarını yeniden alevlendirebilir. Eleştirmeler, Çin’in yapay olarak Yuan’ın diğer para birimleri karşısındaki değerini dizginleyerek kendini çıkarlarını ön plana çıkardığını söylemektedirler. Bu eleştiriler tabi ki Pekin tarafından reddedilmektedir. Çift taraflı ticaret açığı Çin’in (Amerikan ürünlerine pazar olabilecek) devasa piyasası konusunda daha büyük bir açılım yapması gerektiği taleplerini yeniden gündeme getirecektir.