Her ülkenin yerel pazarı genellikle o ülkenin GSYH’sına katkıda bulunan en büyük etkendir. Uluslararası Ödemeler Bankası tarafından hazırlanan bir rapora göre bu deflasyon hafif olarak nitelendirilse de Japonya 1990’lı yılların ortalarından bu yana fiyat deflasyonu batağında bulunmaktadır. Var olan deflasyonun nedeniyle fiyatların ileride daha da düşeceği düşüncesi içerisinde olan tüketiciler doğal olarak yapacakları büyük harcamaları ileri bir tarihe ertelemektedir. Bu durum -üreticilerin satamadıkları malların ellerinde kalmasını istememeleri yüzünden- yerel talebi de aşağıya çekmektedir.
Japonya Ekonomi Bakanlığı tarafından yakın zamanda açıklanan veriler perakende satışların yıllık bazda %2.3 gerilediğini göstermektedir. Bu oran analizcilerin tahminlerinin neredeyse iki katına eşittir. Yine de aylık bazda bakıldığında satışların Ocak ayına oranla %1.6 artış sağladığını ortaya koymaktadır.
Shinzo Abe yönetimi temel hedeflerinin ekonominin canlandırılması olduğunu belirtmektedir. Bu yüzden, Shinzo Abe hükümeti Japonya Merkez Bankasını enflasyon hedefini %2 seviyesine çıkarması için ikna etmiştir. Aslında bu oran diğer merkez bankalarının hedefleri ile örtüşmektedir, fakat buradaki tek fark Japonya’nın arzusunun enflasyonun belirlenen bu seviyeye çıktığını görmek istemesidir.
Yerel sektörün gelişmesi için Japonya’nın her şeyden önce maaşları artırması gerekmektedir. Japonya’da yaşanan deflasyonun bir sonucu olarak nominal ücret de düşüş göstermektedir.
Güney Kıbrıs meselesinin (mevduat sahiplerine uygulanan verginin) ortaya çıkardığı diğer sorunların Euro üzerinde yarattığı baskı ve zorunlu harcama kesintilerinin Amerikan dolarını etkilemesi Japon yeninin son zamanlarda değer kazanmasına yol açsa da ihracatçılar yenin yaşadığı büyük düşüşün meyvelerini toplamaktadır.