2013 yılının ilk çeyreğinde büyük ekonomilerin başından neler geçtiğini gösteren veriler gelmeye başlamıştır. Ulusal İstatistik Ofisi (ONS) tarafından yayınlanan rapora göre İngiltere ekonomisi %0.3 büyüme kaydetmiştir. Bu değerler ön okuma niteliğinde olduğundan ileride revizyonlara maruz kalması olasıdır; kaldı ki ONS 1inci çeyreğe ait verilerin şu anda sadece %44’üne sahiptir. ONS raporunda, İngiltere ekonomisinin 2008 ve 2009 yıllarında başlayan krizlerin akabinde (daha önceki tepe noktasından) %6.3 gerileme kaydettiğini hatırlattıktan sonra son 18 ay boyunca yatay bir seyir izlediğini belirtmektedir.
Ocak ve Şubat aylarında hava koşullarının çok kötü geçmesi perakende satışların düşüş yaşamasına; fakat elektrik ve gaz tüketiminin (harcamaların) artmasına neden olmuştur. Güney Denizinde bulunan petrol ve gaz tesislerinin bakım-onarım çalışmalarının bitmesi neticesinde yeniden faaliyete geçmeleri İngiltere’nin üretim rakamlarında kısmi bir iyileşme yaşanmasına yardımcı olmuştur. Öte yandan, inşaat sektörünün gerileme yaşaması büyümenin vasat bir performans göstermesine yol açmıştır.
Birleşik Devletler ise yılın ilk çeyreğinde %2.5 büyüme yaşamıştır. Fakat “Sequester” olarak adlandırılan zorunlu harcama kesintilerinin etkileri ancak çeyreğin sonuna doğru hissedilmeye başlanmıştır. Hükümetin harcamaları (özellikle de savunma alanında) %4.1 azalmıştır. Bütçe ve vergi sorunları üzerinde partiler arası bir uzlaşma sağlanamamasına bağlı olarak devreye giren bu kesintiler, harcamaları 85 milyar dolar azaltmayı hedeflemektedir. Yıllık bazda %3.2 artış gösteren (son yılların en güçlü artışı da denebilir) tüketici harcamaları sayesinde ekonomi hız kazanmaktaydı. Yerel talep, Birleşik Devletler üretiminin %70’i anlamına gelmektedir.
Küresel finansal krizin yarattığı resesyondan kurtulan Birleşik Devletler ekonomisi arka arkaya 15 çeyrek boyunca büyümeyi başarabilmiştir. Fakat ekonomik döngünün bu fazında büyüme rakamlarının cansızlaşmaya başladığına da şahit olmaktayız.