Birleşik Devletlerden ve Euro Bölgesinden açıklanan veriler her iki bölgede de limit olarak belirlenen %2 seviyesinin altında gelmiştir. Bu sonuç hem Avrupa Merkez Bankasının (ECB) hem de Amerikan Merkez Bankasının (Fed) durumu kontrol altında tuttuğunu işaret etmektedir.
17 üyesi bulunan Euro bölgesinde görülen enflasyon son üç yılın en düşük seviyesi olan %1.2 oranına gerilemiştir. Amerika’da yaşanan enflasyon ise son iki yılın en düşüğü olan %1.1 seviyesine düşmüştür. Bu veriler, her iki merkez bankasının da uyguladıkları politikalardan (en azından kısa vadede) endişe duyacak bir nedenlerinin olmadığını göstermektedir. Avrupa Merkez Bankası kısa süre önce piyasaya ucuz borç sağlamak amacı ile (ticaret aktivitelerini destekleyebilmek için) faiz oranlarını %0.75 seviyesinden %0.5 seviyesine düşürmüştü. Burada problem finans çevrelerinin borç vermeye pek de istekli olmamaları gibi görünse de, asıl sorun aslında iş çevrelerinin bu ekonomik iklim içerisinde büyümeye fazla istekli olmamalarıdır. Küresel talep zayıflığını sürdürmektedir, bu durum doğal olarak iş piyasasını ve iyileşme sürecini de yansımaktadır. Firmaların büyüme için doğru zamanın geldiğine inanması ekonomini güçlü bir ivme kazanmasına bağlıdır.
Enflasyonun azalmasında petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün ana etken olduğu sonucuna varılmıştır. Sene başında 111.3USD olan Brent petrolün fiyatı dün 103.8 USD seviyesine gerilemiştir. Tüketici talebinde süregelen zayıflık ve yüksek işsizlik oranları maaş artışlarının düşük (hatta bazı durumlarda negatif) düzeylerde gerçekleşmesine yol açmıştır. Bunun anlamı perakendecilerin müşteri çekebilmek için fiyatları düşük tutmak zorunda kaldıklarıdır.
Euro Bölgesinde ise enflasyon oranlarının ülkesel bazda farklılık gösterdiği anlaşılmaktadır. Enflasyonun en yüksek yaşandığı ülkeler Hollanda, Romanya ve Estonya olmuştur. Fransa ve Almanya’da enflasyonun azaldığı görülmektedir. Yunanistan’da ise deflasyon (fiyatların azalması) yaşanmaktadır. Yunan halkının satın aldıkları ürünlerin veya hizmetlerin fiyatlarının ucuzlamasına itiraz etmeyecekleri kesindir. Ancak, deflasyon tüketicilerin satın alacakları şeyleri geciktirmelerine, daha ileri tarihlere ertelemelerine neden olacağından büyümenin hız kesmesine yol açacaktır – bilindiği üzere bu problem Japonya’nın senelerdir başını ağrıtan çok ciddi bir konudur.