Bir ülkenin AAA kredi notuna sahip olması o ülkenin borçlanma oranlarının en alt seviyelerde olması anlamına gelmektedir. Tabi üç büyük kredi kuruluşunun bu konuda hem fikir olması da gereklidir. Birleşik Devletler AAA olan kredi notunu 2011 yılının Ağustos ayında Standart and Poor’s kuruluşunun yaptığı değişiklik neticesinde (AA+) kaybetmişti. Bu kredi derecelendirme kuruluşu ülkenin ekonomik görümünü negatife de çevirmişti. Bunun anlamı, önümüzdeki iki sene içerisinde kredi notunun bir kez daha düşürülebileceğiydi. Bugüne kadar geçen süre zarfında Fitch’s ve Moody’s kredi derecelendirme kuruluşları Birleşik Devletlerin kredi notunda bir değişiklik gerçekleştirmemiş ve ülkenin kredi notu AAA olarak korumaya devam etmiştir.
Standart and Poor’s kuruluşu çok kısa bir süre önce Birleşik Devletler üzerinde yaptığı değerlendirmeyi değiştirmek suretiyle ekonomik görünümü “negatif” seviyesinden “istikrarlı” seviyesine yükseltmiştir. Diğer bir deyişle Amerikan ekonomisinin Ağustos 2011 tarihinden bu yana olumlu yönde geliştiğine kanaat getirmiştir. Her şeye rağmen, kuruluş Birleşik Devletlerin borç yükünden endişe duymaya devam etmektedir. Bu karar, Amerikan dolarının Japon yeni karşısında yükseliş yaşamasına yardımcı olmuştur. Bazı çevreler Amerika Merkez Bankasının ekonomiyi destekleyici rol oynayan tahvil alımlarını azaltacağı yönünde endişe duymaktaydılar.
Birleşik Devletlerin borç yükü 16.9 trilyon dolar olarak tahmin edilmektedir. Eğer yatırımcılar Amerika’ya olan inançlarını kaybetselerdi hazine tahvillerinin faiz oranları artış gösterirdi; daha önce Yunanistan, İrlanda, Portekiz ve İtalya’da görüldüğü gibi. Bu durum ülkenin yükümlülüklerini getirmesini daha da zor bir hale getirirdi. Standart and Poor’s yayınladığı raporda ülkenin “mali performansın zayıflığı, borç yükünün büyüklüğü ve finans politikalarının efektifliği konusundaki zayıflıkları” da belirtmektedir. Kuruluş raporunda, “Şu anda AA+ olarak belirlediğimiz kredi notunun Birleşik Devletlerin seçim neticesinde göreve gelen yetkililerinin uzun vadede büyük basınç yaratan kamu borçlarını çözüme ulaştırabilecek hızlı ve etkili bir şekilde davranamamış olmasının sonuçlarını da yansıttığını düşünmekteyiz. Uzun süren bütçe tavanı görüşmelerinin de yakın zaman içerisinde çözüme ulaşmayacağı beklentisi içerisindeyiz” ifadesini de kullanmıştır. Diğer bir deyişle kuruluş, vergi reformları ve bütçe açığının azaltılması konularının önünde bulunan partiler arası fikir ayrılıklarından duyulan endişelerin altını çizmektedir.