Uluslararası Para Fonu şefi Christine Lagarde, Avrupalı liderlerin Euro Bölgesinde uygulaması planlanan bankacılık birliği konusunda geç kalmaması gerektiğini söylerken şiirsel bir dil kullanmayı seçmiştir. Paris’te düzenlenen bir toplantıda açıklamalarda bulunan Lagarde: “Euro bölgesini sakin ve yumuşak bir denizde gitmek için tarlanmış güzel bir gibi görmekteyiz. Ancak bu gemi azgın dalgalarla boğuşmak için hazır değildir. Bankacılık birliğine yönelik adımlar atmıştır. Bugün vermek istediğim mesaj ise geminin tam olarak inşa edilmesi gerektiğidir ve bu hızlı bir şekilde gerçekleştirilmelidir” demektedir.
Pek çok kişi Euro’nun Küresel Finansal Kriz veya Avrupa Borç Krizi sırasında meydana gelen kasırgalarda çökeceğini ve Euro Bölgesi ülkelerinin da yıkıntılar arasında kalacağını tahmin etmekteydi. Her şeye rağmen, neticede bu korkuların gerçeğe dönüşmediğini görmekteyiz.
Euro Bölgesini kapsayacak olan bankacılık birliği, Japonya’nın büyük bir afet yaşamamak için inşa ettiği tsumani kalkanı gibi düşünülebilir. Daha önce ihtiyaç duyulmamış olan bu kalkan bulunmasaydı Fukushima’yı yerle bir eden felaket çok daha büyük boyutlara ulaşabilirdi. Bankacılık birliğini bu duruma benzetmenin doğru olup olmadığını tabi ki zaman gösterecektir.
Euro Bölgesi liderleri ulusal finans servislerinin kontrolünü bir çatı altında toplamayı planlamaktadırlar. Böyle bir çalışma bir (yeniden) felaket yaşanması durumunda ve bankaların kapatılması gündeme geldiğinde kurtarıcı görevi üstlenecektir. Oluşturulacak ana yönetim, Euro Bölgesindeki 6000 bankadan sorumlu olacaktır. Fakat bazı ülkeler böyle bir mekanizmanın hayata geçirilebilmesi için topluluk anlaşmasının yeniden düzenlenmesi gerektiğini düşünmektedir. Bu grup içerisinde ki baş aktör Almanya’dır. Almanya yeni bir anlaşmanın yapılması gerektiğini (ve bunun yıllar sürebileceğini) belirterek merkezi bir otorite oluşturulmasına karşı çıkmaktadır.
Merkezi otoritenin 55 milyar Euro gibi bir kaynağa sahip olması tasarlanmaktadır. Bu miktar mekanizmaya dahil olacak bankalardan temin edilebilir. Eğer ortak bir karara varılırsa bankalar kendilerine düşen payı ödemek durumunda olacaktır. Yine de, çok geniş bir kriz yaşanması halinde bu fonun yeterli olması mümkün olmayabilir. Hükümetlerin ve finans sektörünün gerekli önlemleri almak için harekete geçmiş olması aynı senaryoları bir kez daha yaşamamak adına en büyük ümüdimizdir.