Küresel Finansal Krizin etkileri Yunanistan’ın başrolü üstlendiği Euro Bölgesi borç krizi dolayısıyla daha da derinden hissedilmişti. Hepimizin hatırlayacağı gibi Yunanistan topluluğa katılabilmek için ekonomik verilerini çarpıtma yoluna gitmişti. Piyasanın ilk duyduğu endişe Yunanistan, İrlanda, Portekiz, İtalya ve Güney Kıbrıs gibi ülkelerin finansal yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği yönünde gelişmişti. Bu durum sıkıntılı devletlerin faiz oranlarının yüksek seviyelere ulaşmasına ve neticede Yunanistan, İrlanda, Portekiz, Güney Kıbrıs ve kısmen de İspanya’nın uluslararası yardım almak zorunda kalmasına yol açmıştı. Krizin zirve noktasına ulaştığı dönemde pek çok yorumcu Euro’nun son zamanlarını yaşıyor olabileceğimizi veya aralarında Yunanistan gibi üyelerin bulunduğu bazı güney ülkelerinin ortak para birimi uygulamasından zorla çıkarılabileceğini dile getirmekteydiler. Ancak 17 ülkeden oluşan Euro Bölgesi fırtınalı bu döneme direndi ve en sonunda yeniden sakin sulara yelken açtı – tabi halen güçlü akıntılara dikkat edilmesi eski günlere dönmemek için gereklidir.
Euro Bölgesinde yer alan ülkeler Avrupa’da yaşanabilecek yeni bir bankacılık krizinin bölgeye olan güveni erozyona uğratmaması için yeni mekanizmalar üretmişlerdir. Bu mekanizmalar içerisinde ortak para biriminin uzun ömürlü olabilmesi için bir zorunluluk haline gelen bankacılık birliği de bulunmaktadır.
Letonya’nın 2014 yılının başlamasıyla birlikte Euro Bölgesine dâhil olması üye sayısını 18’e çıkarmıştır. Letonya hükümeti, ortak para birimine katılmaları sayesinde ülkenin kredi notunun yükseleceğini (borçlanma oranlarının azalacağını) ve yeni yatırımlar çekmek suretiyle de istihdamın artış kaydedeceğini tahmin etmektedir. Letonya’nın Euro uygulamasına geçmesinin, ülkenin Rusya ile arasındaki mesafeyi artıracağı da söylenmektedir. Sovyetler Birliğinin dağılmasına kadar Letonya bu komünist bloğun bir parçası olmuştur. Bu sebepten dolayı Rus kökenli vatandaşlar popülasyonun büyük bir kesimini oluşturmaktadır.