Japon ekonomisi, uzun yıllardır fiyatların zaman içerisinde düşüş yaşamasından kaynaklanan yıkımın etkilerini taşımaktadır. Deflasyon ile yaşayan popülasyon büyük harcamalarını mümkün olduğu kadar ileri bir tarihe erteleyerek alacaklarını daha ucuza alma peşinde koşmuştur. Nakit sıkıntısı çeken bireyler için bu durum bir ütopya olsa da, deflasyon yerel ekonominin zayıflamasına, yatırımların azalmasına ve doğal olarak istihdam sektörü üzerinde baskılar oluşmasına yol açmaktadır. Japon politikacılar, ülkenin yıllar süren bir ekonomik durgunluk yaşamasını ve 9 trilyon doları aşan borç dağını (GSYH’nin %226’sı) deflasyon sorununa bağlamaktadırlar.
Japonya yaşlıların popülasyonun büyük bir kesim olduğu bir ülkedir ve buna bağlı olarak sosyal güvenlik masrafları giderek yükselmektedir. Gelirlerini bir şekilde artırması gereken hükümet Nisan ayında satış vergilerini artırma yoluna gidecektir. Şu anda %5 olan vergiler %8 seviyesine çıkarılacaktır (bir karşılaştırma yapmak isterseniz, İngiltere’de standart katma değer vergisi %8 seviyesinde, satış vergisi ise %20 seviyesinde bulunmaktadır). Verginin artırılacak olması tüketici harcamalarının ve ayrıca -talebi karşılamak için- yerel üretimin de artış yaşamasına sebep olmuştur. Japonya’nın işsizlik oranı rakiplerine göre çok daha düşük bir seviyededir. Amerika Birleşik Devletleri’nde %6.5 ve Euro Bölgesinde %12 seviyesindeki işsizlik oranı Japonya’da sadece %3.7’dir. Bu rakam son altı yılın en düşük noktasıdır.
Perakende satışlar geçen senenin Ocak ayına kıyasla %4.4 yukarıda gerçekleşmiştir. Tüketici harcamaları son altı aydır kesintisiz olarak yükseliş yaşamaktadır. Bir süre önce yayınlanan veriler Ocak ayında endüstriyel üretimin de %4 fazlalaştığını göstermektedir.
Yakın zamanda uygulamaya başlanacak olan vergi artışı -insanların Nisan’dan önce istediklerini almak için acele etmelerine- dayanıklı tüketim malları ve otomobiller gibi pahalı eşyalara olan talebi körüklemiştir.