Gayri safi yurtiçi hasılanın yılın ilk çeyreğinde %1.1 oranında gerçekleşmesinin temelinde Avustralya’nın yeraltı kaynaklarının zenginliği yatmaktadır. Analizciler rakamların %0.9 oranında geleceğini tahmin etmekteydiler fakat küresel talep beklenenden daha güçlü bir düzeye ulaşmıştır. Rakamların detaylarına bakıldığında büyümenin beşte dördünün madencilik sektörüne ait olduğu anlaşılmaktadır. Avustralya ekonomisinin hammadde üretimi sektörüne dayalı olması, küresel piyasalardan gelen alımların (özellikle de Çin’den) azalması durumunda ülkenin büyük bir altına gireceği endişelerini gündeme getirmektedir.
Büyüme rakamları yıllık bazda düşünüldüğünde %3.5 gibi sağlıklı bir seviye elde edilmektedir. Bu seviye aynı zamanda ülkeden son iki yıl içerisindeki en iyi performansı yakaladığı anlamına da gelmektedir. Hükümetin yaptığı tahminler ekonominin yıl sonunda %2.5 oranında genişleyeceği yönündedir.
Bugün toplanan Avustralya Merkez Bankası, faiz oranlarını %2.5 oranında tuttuğunu açıklamıştır. Bu seviye diğer gelişmiş ülkelerin merkez bankalarının uyguladıkları faiz oranlarından çok yukarıda olsa da Avustralya için halen düşüktür. Avustralya Merkez Bankası son ay içerisinde faiz oranlarında bir değişikliğe gitmemiştir. Hükümet, göreceli olarak düşük bir seviyede seyreden oranların ekonominin çeşitlenmesine, dolayısıyla madencilik sektörüne olan bağımlılıktan kurtulmasına, yardımcı olacağı inancı içerisindedir. Commonwealth Bankasında ekonomist olarak görev yapan Michael Workman BBC ile yaptığı bir röportajda: “Madencilikten ekonominin diğer yapıtaşlarına doğru geçiş süreci açık bir şekilde gözlenmektedir; konut yatırımları, artan tüketici harcamaları ve ihracatın belirgin bir ivme kazanması gibi” ifadesini kullanmaktadır. Her şeye rağmen, hükümetin bütçe açığını kontrol altına alma isteği vergi artışlarını ve harcama kesintilerini de beraberinde gerektirmektedir. Bu durum yerel talebin azalmasına ve ekonomide çeşitliliğin artırılması çabalarının taşa çarpmasına yol açabilir.