ABD Çalışma Bakanlığı tarafından yayınlanan en son veriler hem işsizlik sigortasından faydalananların sayısında azalma kaydedildiğini hem de işsizlik oranının son altı yılın en düşük seviyesine ulaştığını göstermiştir. Rakamlara göre ABD ekonomisi Eylül ayı içerisinde 248000 yeni istihdam kazanmıştır. Buna ek olarak, sonradan gelen kesin verilere dayanılarak, Ağustos ve Temmuz ayına ait rakamlar da yukarı yönde (69000) revizyona uğramıştır. Bu sayede işsizlik oranı %6.1 seviyesinden %5.9 seviyesine gerilemiştir (tabi rakamlar sadece aktif olarak iş arayan işsizleri ve işsizlik sigortasından o an için faydalananları kapsamaktadır - sigorta alanların sayısında gözlenen 100000 değişim geçen ayın verilerine dahil edilmiştir). Kısacası rapor ABD ekonomisinin Küresel Finansal Krizin patlak verdiği dönemden önceki (2008 yılı Temmuz ayına kadar uzanmaktadır) ihtişamına kavuştuğunu işaret etmektedir. İşsizliğin çok uzun vade ortalaması olan %5.83 oranına yaklaşması ekonomik döngünün kriz öncesi zamanlardaki normal haline dönme eğilimini teyit etmektedir.
İşsizlik rakamlarının beklentilerin ötesinde açıklanması doğal olarak Amerika Merkez Bankasının faiz oranlarını ne zaman artırmaya başlayacağı tartışmalarını da hararetlendirmektedir. Merkez bankası daha önceki dönemlerde eşik seviyesini işsizliğin %6 seviyesinin gerisine inmesi olarak belirlediğini belirtse de bu şartın geçmişte kaldığı ortadadır. Amerika'da faiz oranlarının yükseleceği ve Fed'in varlık alımları programını sonlandıracağı spekülasyonları Amerikan dolarının son aylardaki güçlü performansının en önemli aktörleridir. Varlık alımlarının azaltılması süreci (diğer adıyla Törpüleme) bu ayın sonunda nihayete erecektir.
İstihdam verilerinin yarattığı güçlü coşku Dow Jones Endüstriyel Ortalamayı 100 puan yukarı taşımaya katkıda bulunmuştu.
Normalde faiz oranlarına yönelik politikalar gerek ekonomiyi desteklemek gerekse para arzını kısıtlamak için kullanılabilmektedir (enflasyonu körüklemek için faiz artırımları veya "ucuz" para arzı ile likiditenin artırılması). Enflasyon bir tehdit haline dönüşmemiş olsa da Küresel Finansal Krizden arta kalanların bazı merkez bankalarının kontrolü ellerinden yitirmelerine yol açtığı söylenebilir. Gelecekte yaşanacak zor durumlarla mücadele edebilmek ve daha rahat manevralar yapabilmek için merkez bankalarının faiz oranlarını eskiden bulundukları yerlere çekmeleri gerekecektir.