Küresel Finansal Kriz, Büyük Buhran'dan bu yana dünya ekonomilerini en kötü etkileyen karışıklıkların içerisinde birinci sırada yer almaktadır. Büyük ekonomilerin birçoğunun kriz neticesinde tetiklenen resesyon döngüsünden kurtulmuş olmasına rağmen, küresel iyileşme süreci halen zayıftır ve (büyümenin temelini meydana getirecek) iş çevrelerinin kredi temini dengesizliğini sürdürmektedir. Bu şartlar altında, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları destekleyici para politikalarını korumaktadır; diğer bir deyişle destek tedbirlerine devam etmekte ve faiz oranları çok düşük seviyelerde tutmaktadırlar.
Uluslararası Para Fonu (IMF), faiz oranlarının çok uzun süre dip seviyelerde tutulmasının küresel ekonomi açısından ciddi riskler taşıdığı konusunda uyarı yapmaktadır. Bu durum ilk bakışta sezgilerimize ters gelse de, arkasında ki sebepler mantıklı görünmektedir. Yatırımcılar, gerçekleştirdikleri yatırımlardan veya fazla paralarına (ne kadar güzel bir terim!) karşılık iyi bir gelir elde etmek istemektedirler. Merkez bankalarının faiz oranlarını sıfıra yakın değerlerde tutmasından dolayı ticari bankaların çoğu müşteri hesaplarına çok düşük kazançlar verebilmektedir. Bu sebepten dolayı (aslında tartışılabilir) bazı yatırımcılar daha yüksek kazançların peşinde koşabilmek maksadıyla daha yüksek riskler içeren yatırım araçlarına yönelmektedirler. IMF, kısa bir süre önce yayınladığı raporunda destekleyici para politikalarının iş çevrelerine ucuz kredi temin etmek konusunda pek de etkili olmadığına değinmektedir; fakat bu paraların büyük kısmı spekülasyonlar için kullanılmıştır. IMF bu hareketin varlık fiyatlarında enflasyona yol açarken risk içeren araçlarının getirisinin azaldığını ifade etmektedir.
IMF tarafından yayınlan rapor, finansal risklerin sistemin alışılageldik sektöründen (bankalar ve finans enstitüleri) para piyasası fonları ve risk yönetim kuruluşları gibi gölge bankacılık sektörüne aktarıldığını dile getirmektedir. Normalde halkın geneline hizmet vermeyen bu kuruluşlar, yapıları gereği, ticari bankalara kıyasla çok daha az bir denetime tabi tutulmaktadırlar.
Raporda gelişmekte olan piyasalara yapılan bazı yatırımların buralardaki varlık fiyatlarının artmasına neden olduğu ve buna bağlı olarak belirgin risklerin de meydana gelebileceği ifade edilmektedir. Örneğin Amerika'da faizlerin artışa geçmesi durumunda meydana gelecek göçlerin (paraların riskli ortamlardan klasik araçlara geri gelmesi) yaratacağı reaksiyonlar dolayısıyla. Böyle bir gelişme, bu ülkelerde gölge bankacılık kuruluşları tarafından yükseltilen varlık fiyatlarının çakılmasına yol açabilir. Amerika Merkez Bankası, piyasaları -varlık alımlarında yapacağı- indirimlerin kademeler halinde gerçekleşeceğine ikna etmek için bir hayli acı çekmişti. Fed şimdi de faiz oranlarının bir çırpıda değil de zamana yayılarak gerçekleştirileceğini anlatmaya çabalamaktadır.