Japonya, Pazar günü bir kez daha sandık başına gitti - aslına bakarsanız bir bölümü demek daha yerinde olacaktır. Seçimlerde oy kullanma hakkına sahip halkın sadece yarısı pusulaları doldurmak için zaman harcamıştır; %52 katılım oranı 1947 yılından bu yana gözlenen en düşük ilgi anlamına gelmektedir. Diğer demokrasilerde de halkın kendilerini politikadan uzak tutma eğiliminde olması gibi benzer durumlar karşımıza çıkabilmektedir - tabi ki bu tip eğilimler demokratik toplum açısından ürkütücüdür.
Görevde bulunan Başbakan, Shinzo Abe, uyguladığı ekonomik politikalara destek tazelemek ve ikinci vergi artışını 18 ay gibi bir süre ertelemek için gereken morali sağlayabilmek amacıyla erken seçim ilan etmişti. Abe liderliğindeki Liberal Demokratik Parti, Pazar günü yapılan seçimlerde dört koltuk kaybetmiş olmasına rağmen (daha önce 295 olan koltuk sayısı 291'e düşmüştür) koalisyon ortaklarıyla birlikte "süper çoğunluğu" elinde tutmaktadır. Diğer bir deyişle, 475 sandalyenin 326'sına sahip bulunmaktadır. Normal koşullar altında, Shinzo Abe'nin görevini sürdürmek için iki senesi daha bulunmaktaydı. Seçimde alınan galibiyet Abe'ye fazlada iki sene daha kazandırmıştır.
Alınan bu sonuçlar Shinzo Abe ve onun politikalarının büyük popülerlik kazanmadığını işaret etmektedir fakat ana muhalefet partisinin (Japonya Demokratik Parti) kendi içerisinde yaşadığı kargaşa seçim sonuçlarını büyük bir sürpriz olmaktan çıkarmıştır. Yapılan anketlere göre halkın %54-46 gibi bir bölümü Başbakan Abe'nin ekonomik politikalarını desteklemektedir.
Yazdan bu yana, Japon yeni diğer büyük para birimleri karşısında çok büyük oranlarda gerilemeler yaşamıştır. Bu değişim ihraç ürünlerini daha rekabetçi bir hale getirse de, ithalat giderlerini büyük çapta yukarı taşımaktadır. Japonya hükümeti yeni yılda 16 milyar dolar tutarında yeni bir destek paketini hayata geçirecektir. Japonya ekonomisinin %60'ına tekabül eden yerel talebin artırılmasını hedefleyen bu paketin ithal edilen ürünler ve yiyeceklerden (ülkenin gıda ihtiyacının büyük bölümü dışarıdan satın alınmaktadır) kaynaklanan etkileri bastıracağı düşünülmektedir.
Başbakan Abe, Japonya'nın nükleer enerji santrallerini yeniden hayata geçirmesi gerektiği fikrine destek vermektedir. Ülkenin elektrik üretimi sağlamak amacıyla kullandığı LPG ithal edilmektedir ve doğal olarak ödemeler dengesini etkilemektedir. Diğer taraftan, Fukushima kazası sonrasında halk nükleer enerjiye şüphe ile yaklaşır bir hale gelmiştir.
Hükümet, ülkeyi iş çevreleri açısından daha cazip kılabilmek için, şirketlerden alınan vergileri düşürmeyi planlamaktadır ancak işler düşünüldüğü kadar kolay olmayabilir zira Japonya gelişmiş ülkeler içerisinde en büyük kamu borcu/GSYH oranına sahiptir. Yaşlanan işgücü dolayısıyla artan sağlık ve sosyal güvenlik harcamaları ülkenin borçlarını dizginleme çabalarını bir hayli zorlaştırmaktadır.