Derecelendirme kuruluşunun görevi, incelediği bir yatırım aracının yatırımcılar açısından oluşturabileceği risklerin tarafsız değerlendirmesini yapmaktır; AAA notuna sahip araçlar en sağlam işlemler olarak nitelendirilirken çöp statüsündekiler en riskli araçları kapsamaktadır. Yatırımcılar bu değerlendirmeler sayesinde -kendi risk alma arzuları doğrultusunda- uygun gördükleri araçlar üzerinde işlem yaparlar - risk içeren tahviller daha düşük nota sahiptir ve doğal olarak yatırımcıları çekebilmek için daha fazla faiz ödemek zorundadır. Kredi derecelendirme kuruluşları verdikleri bu "dürüst hizmet" karşılığında (not verdikleri tahvilin değerine bağlı bir oranda) mükafatlandırılırlar. Şüpheci kişiler bu sistemin zayıflığını hemen görecektirler.
Küresel Finansal Kriz, "eşik altı" olarak adlandırılan yatırım araçlarına olan güvenin büyük ölçüde erozyona uğramasıyla tetiklenmişti. Esasen, tahvilleri oluşturanların kafasında riskli sayılan mortgage kredilerinin sadece küçük bir bölümünün iflas ile sonuçlandığı gerçeği bulunmaktaydı. Eğer bu krediler bir öbek haline getirilerek toparlanırsa, işler garanti altına alınmış olacaktı; bu sayede bireysel veya kurumsal yatırımcılara sunulabilecek bir araç haline geleceklerdi - herhalde şimdiden temelde yatan kokuşmuşluğu tam anlamıyla hissedebilmişsinizdir.
Kredi derecelendirme kuruluşları "konsolide edilmiş yükümlülük" kavramına olumlu yaklaştılar ve yatırım yapılabilir düzeyde olduğuna karar verdiler. Kredi derecelendirme kuruluşlarından birisi olan Standard and Poor's, kısa bir süre önce kendisine yöneltilen (bahsi geçen yatırım araçlarının kredi notunu bilinçli bir şekilde şişirdiği) suçlamaları düşürebilmek için ABD'li denetleyicilere 1.38 milyar dolar ödemeyi kabul etmek durumunda kalmıştır. Böylelikle ABD Adalet Bakanlığı'na 2004 ile 2007 yılları arasında yapılan 19 şikayet çözüme kavuşmuş olacaktır.
S&P kuruluşunun sahibi McGraw Hill, anlaşmanın "yasalara herhangi bir aykırılık bulgusu içermediği" ibaresini taşıdığını söylemektedir - herhalde pek merhametli olmayan kişiler bile S&P'nin yaptığı sahteciliğe rağmen ucuz atlattığını ifade edecektir.
ABD Adalet Bakanlığı 2013 yılında S&P'ye yönelik dava açmıştı. S&P açılan davanın hiçbir gerçek veya yasal temele dayanmadığını belirtmişti.
Görünen o ki, zaman içerisinde diğer kredi derecelendirme kuruluşları ile de benzer uzlaşmalar sağlanacaktır. Tabi bu noktada herkesin aklına ilk şu soru gelmektedir: eğer bir varlığın tamamen tarafsız bir şekilde değerlendirmesi işini başarıyla gerçekleştiremiyorlarsa, o zaman bu kredi derecelendirme kuruluşlarının gerçek fonksiyonu nedir.