Tüketicilere düşen fiyatlardan endişelenip endişelenmediklerini soracak olursanız herhalde yüzlerindeki tebessümle birlikte alacağınız tek bir cevap bulunmaktadır, "hayır". Pek çoğumuzun tecrübesi de ortaya koymaktadır ki azalan fiyatlar ancak bir sürpriz niteliğindedir ve geçicidir. Öte yandan, merkez bankalarının yetkilileri için bu durum sağlıklarını bozacak bir endişe kaynağı haline gelebilmektedir. Uzun süreli deflasyonun ürkütücü yüzü Batı ekonomileri tarafından da bazı çeyrek dönemlerde görülmüştür. Ürünlerin zaman içerisinde ucuzlayacağı düşüncesindeki tüketicilerin harcamalarını geciktirmesi ekonomik iyileşme süreci açısından bir tehdit olarak algılanmaktadır. Fakat bu algı, iş Batılı tüketiciler olduğunda biraz yanıltıcı olabilir. Rafları son model ürünler doldurduğunda (halen iyi arama yapıp resim çekebiliyor diye) kimse eski telefonunu çok uzun bir süre daha değiştirmemek fikrine pek de sağdık kalmamaktadır.
Uluslararası Para Fonu'nun Washington'da düzenlediği bahar toplantısından anlaşıldığı kadarıyla merkez bankaları yetkililerinin deflasyonun yaratabileceği sorunlara yönelik endişeleri dinmektedir. Deflasyon kasırgası bulutlarının toplanmakta olması pek çok banka para politikalarını gevşetmeye sevk etmiştir. Bu yıl içerisinde bu kervana en az 30 yeni merkez bankası katılmıştır. Bu hareketin arkasında likiditenin artırılarak bir dereceye kadar enflasyon baskısı yaratma düşüncesi yatmaktadır ve IMF bu adımların sonuçlarını vermeye başladığını düşünmektedir. IMF Birinci Başkan Yardımcısı David Lipton "Uzun vadeli deflasyon korkusu azalmıştır" demektedir.
Avrupa Merkez Bankası, Euro Bölgesi ekonomilerine her ay 60 milyar Euro enjekte ederken sadece büyümeyi değil enflasyonu da güçlendirmeyi amaçlamaktadır. İngiltere Merkez Bankası, Amerika Merkez Bankası ve Avrupa Merkez Bankası yetkililerinin faiz oranlarını düşük seviyelerde tutması da enflasyonun frene basmasını engellemek içindir - faizlerin artırılması enflasyonun düşürülmesi için kullanılan genel bir uygulamadır. Rekor derecede düşük seviyelerde seyretmekte olan oranlarda yapılacak ufak bir değişimin nasıl sonuçlar doğurabileceği tartışmaya açıktır.
Madalyonun diğer yüzünde ise düşük fiyatların aslında tüketici harcamalarını tetikleyici bir rol üstlenebileceği bulunmaktadır; özellikle de artan istihdam ve maaşlar sayesinde büyümenin ciddi oranda desteklendiği bir ortamla birleşmesi halinde.