Amerika Merkez Bankası'nın faizleri hali hazırda çok düşük bir seviyede tutması ve Amerikan ekonomisinin Japonya ve Euro Bölgesi'ne kıyasla çok daha gürbüz bir yapıda olması oranların geleceğine yönelik iki ihtimal sunmaktadır; faizler ya yerinde saymaya devam edecek yada artacaktır. Günümüzde enflasyon gerek Amerika'da gerekse dünyanın büyük bölümünde tarihin en düşük seviyelerindedir. Normalde faiz oranlarının artırılmasının en basit nedeni para arzının boğularak enflasyonun düşürülmesidir. Yani Amerika Merkez Bankası'nın bu yönde bir istekle faiz artırımına gitmesi uzunca bir süre söz konusu olmayacaktır. Amerika Merkez Bankası'nın ülke ekonomisindeki likiditeyi artırmak suretiyle uzun vadeli borçlanma oranlarını ve mortgage masraflarını düşük sevilerde tuttuğu varlık alımları programını "törpü"leyeceğini açıklamasından sonra faiz artışına yönelik spekülasyonlar yapılmaya başlanmıştır. 2013 yılının dördüncü çeyreğinde başlayan törpüleme bir yol sonra nihayete ermiştir. Programın törpülenmesine ancak Amerika Merkez Bankası'nın ekonominin desteğe ihtiyaç duymayacak kadar güçlü olduğuna inanması sonrasında start verilmiştir.
Fed'in faiz oranlarını artırmak istemesinin yegane nedeni ileride kendisine daha geniş bir manevra kabiliyeti sağlamak arzusu olabilir, böylelikle bir sonraki darboğazda ekonomi üzerinde biraz daha iyi bir kontrol sağlayabilir. Faiz artışının eli kulağında olduğunun düşünülmesi Amerikan dolarının tırmanışına geçmesinde en büyük rolü üstlenmiştir (piyasa uzmanları geçen sene yaptıkları tahminlerde faiz artırımının Mart veya Nisan ayında gerçekleştirileceği beklentilerini ifade etmekteydiler). Boğazın diğer kıyısında ise Avrupa Merkez Bankası'nın niceliksel gevşeme programına başlaması ve Syriza'nın Yunanistan genel seçimlerinden galip çıkarak hükümeti kurması yer almaktadır. Syriza'nın seçimi Troyka'yı şutlamak, ülkenin borçlarının yarısını tıraş etmek gibi vaatlerle kazanması Euro üzerinde ciddi bir baskının hissedilmesine yol açmıştır. Euro birinci çeyrekte Amerikan doları karşısında %9.4 oranında değer yitirmiştir. Bunun iyi tarafı, ABD ürünlerinin Euro Bölgesi'nde daha pahalı hale gelmesi ve tabi bloğun ihraç ürünlerinin Amerikalı tüketiciler için cazip görünüme kavuşmasıdır. Amerika Merkez Bankası büyük ihtimalle bu sorunun daha ciddi boyutlara ulaştığını görmek istemeyecektir. Fed, Yunanistan'ın Euro Bölgesi'nden şutlanması potansiyeline yönelik bir şeyler yapması mümkün değildir fakat Amerikan dolarının değer artışına neden olabilecek faiz artırımları kendi kontrolündedir.
Bloomberg'in bir makalesinde Amerika Merkez Bankası'nın Kasım ayı sonundan önce faiz artırımına gitmesi ihtimalinin çok düşük olduğu dile getirilmiştir. Açıkçası Fed'in elini çabuk tutması için ortada zorlayıcı bir neden mevcut değildir. Fed işleri ağırdan alıp oyunun nasıl geliştiğini görmeyi tercih edebilir.