Bu yıl Yunanistan için bir hayli gürültülü patırtılı geçmiştir. Ülkenin ikinci kurtarma yardımını tamamlamasına ramak kalmıştı -iş 10 milyar Euro borcun köprülenmesine kalmıştı- fakat yönetim bu meblağnın para piyasaları vasıtasıyla veya iç kaynaklardan bulunabileceğinden çok emindi. Öte yandan hükümet, belirlediği cumhurbaşkanı adayı için mecliste yeterli oyu toplayamamış ve bunun neticesinde de genel seçim yapılmak zorunda kalmıştı. Bu genel seçimlerden kreditörlerle görüşerek ülkenin borcunun büyük bölümünü sildireceğini, tasarruf tedbirlerini sona erdireceğini ve Almanya'yı savaş tazminatı ödemeye ikna edeceğini bildiren radikal sol kanat koalisyonu galip çıkmıştı. Alınan sonuç gerçekten hayal kırıcıydı; ekonomik şartlar kötüleşti, referandum yapıldı, bankaların ödeme gücünü koruyabilmek için para çekimine sınırlamalar getirildi ve Syriza partisinin yeniden seçilmesinin hemen ertesinde üçüncü kurtarma yardımı hayata geçirildi.
Yunanistan hükümeti ve Yunan halkı çok zor bir yapmak zorunda bırakıldı; ya tasarruf tedbirlerini daha da artıracaklar ve ek yasalar çıkaracaklar yada Euro'yu terk edecek ve borç batağında batacaklardı (ikinci seçenek ülkenin ekonomik kaderini çok kötüye götürecekti). En nihayetinde Euro Bölgesi ile bir anlaşmaya varılabildi ve 86 milyar Euro tutarındaki bu yeni kurtarma yardımı sayesinde Yunan bankalarına ödeme yapabilmeleri için gerekli fonlama temin edildi.
Haklı olarak, Syriza partisine oy verenler büyük bir hüsran yaşadılar. Syriza'nın iktidara gelmesinden bu yana ilk defa (bu hafta) genel grev eylemleri yapılmıştır. Protestocular kurtarma yardımının koşullarına karşı çıkmaktadır fakat ülkenin Euro Bölgesi'nde kalabilmesi için başka çıkar yol görünmemektedir - tabi borcun başkaları tarafından ödenmesini beklemiyorsa.
Hükümet emeklilik yaşında değişiklik yapmayı, erken emekliliğin getirdiği avantajları ve bazı Yunan adalarında yapılan satışlara getirilen vergi indirimlerini durdurmayı -Avrupa Birliği'nin istediği şekilde- kabul etmiştir. Hükümet, kredilerin ödenmemesi nedeniyle yapılacak el konulmalar konusunda güvence vermeyi istese de kreditörler külfet olan konut kredileri meselesinin bankacılık sektörüne aktarılacak 10 milyar Euro tutarındaki yardım (ve yatırımlar için verilecek olan 2 milyar Euro) salıverilmeden çözülmesinde ısrarcı davranmaktadır. Çok üzücü olsa da bu durum için en uygun tabir: "dilenciler seçici olamazlar". Görünen o ki Yunanistan'ın sabrı tükenmiştir ve pazarlık yapabilmesi için çok az zamanı kalmıştır.
Bunca sıkıntının içerisinde iyi haberlerde gelmektedir; istihdamda yaşanan hafif artış sayesinde işsizlik oranın %24.9 seviyesine gerilemiştir. Şimdi reformların planlanması ve ekonominin genişlemeye geçmesinin zamanıdır - büyüme hem insanları işlerine geri döndürecek hem de harcanabilir gelirleri artıracaktır.