AB Referandumu İngiltere'de Start Aldı

İngiltere'nin Avrupa Biriliği içerisinde mi kalacağı yoksa bloğa sırtını dönüp mü yoluna devam edeceğine yönelik kampanyaların geçen sene gerçekleşen genel seçim ile başladığını düşünmekte haklı sayılabilirsiniz fakat referanduma yönelik kampanyalar yasal olarak Cuma günü başlamıştır ve 10 hafta sürecektir.

Her iki tarafında izlediği çizgi net bir şekilde ortadadır. İngiltere'nin ayrılması yönünde kapmaya yapanlar ülkenin daha güçlü ve bağımsız hale geleceğini, sınırlarını kontrol altında tutarak göçmenlik sorunu ile daha rahat başa çıkabileceğine inanmaktadırlar. Bu grup, ekonomi konusunda sessiz kalmasına rağmen Avrupa Birliği'nin İngiltere'ye ayrılıktan sonra ihtiyacının daha da artacağına gönülden inanmaktadır. Avrupa'nın en büyük ihraç pazarı olan İngiltere'ye sırtını dönmeyeceğini ve İngiltere'nin ihracatının da etkilenmeyeceğini düşünmektedirler.

Topluluk içerisinde kalmayı dileyenler ise ayrılığın büyük bir risk içerdiğini ve karanlık bir yola adım atılacağına inanmaktadır. Bu kesim, Birleşik Krallık'ın dünyanın en büyük ticaret bloğu içerisinde güçlü bir konumda bulunduğunu ve AB reformlarında önemli bir söze sahip olduğunu dile getirmektedir. Yola AB bünyesinde devam isteyenler aynı zamanda, bloktan kopmanın -gerek kısa gerekse uzun vadede- ekonomiye zarar vereceği fikrini de savunmaktadır. Ayrılık yanlıları ise bu görüşü "saçmalık" ve "korku yayma" amaçlı olarak nitelendirmekte fakat karşı tezi geçersiz kılacak geçerli bir ekonomik argüman da sunamamaktadır.

Tartışmanın içerisine çekilen İngiltere Hazine Bakanlığı analizcileri ülkenin Avrupa Birliği'nden ayrılması durumunda, 2030 yılına kadar geçen sürede, hanelerin ortalama 4300 sterlin geride kalacağını tahmin etmektedir - ayrılık yanlıları ise Hazine'nin yaptığı bu ekonomik analizi tek taraflı bulmakta ve "tamamen absürd" olarak nitelendirmektedir. Hazine Bakanlığı bu senaryoyu Britanya'nın Kanada ile AB arasındaki ilişkiye benzer bir ortaklıktan faydalandığını baz alarak hazırlamıştır.

İngiltere eğer Avrupa Birliği'nden ayrılır ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği'ne (EFTA) katılırsa, bloğa yaptığı katkı (ödeme) azalacaktır fakat ticaret şartnameleri ile serbest dolanım hakkını kabul etmek durumunda kalacaktır - kısacası çok fazla bir şey elde etmeden topluluğun iç meselelerindeki söz hakkı kaybedilmektedir. Üçüncü senaryo ise İngiltere'nin Avrupa Topluluğu ile olan ticaret ilişkilerini dünya genelindeki şartlarla gerçekleştirmesidir ki bu seçeneğin (Hazine Bakanlığı'nın bakış açısı ile) ülke ekonomisi üzerindeki etkileri çok daha olumsuz olacaktır. Ayrılık savunucuları İngiltere halkını bu düşüncenin yanlışlığına, ülkeyi AB dışında çok daha iyi bir geleceğin beklediğine, inandırmaya çalışmaktadır. Bu görüş dışarıdan hiç destek görmemektedir. IMF gibi uluslararası kuruluşlar ise Britanya'nın "Avrupa'nın kalbi"nde kalmaya devam etmesi yönünde görüş bildirmektedir. Tüm bunlara rağmen, anketler İngiliz seçmeninin ikiye bölündüğünü ortaya koymaktadır; halkın %50'si topluluk içerisinde kalmak isterken %50'si topluluktan ayrılmayı istemektedir. Aslına bakarsanız bu netice pek de şaşırtıcı değildir zira AB, İngiltere'nin Avrupa ekonomik Topluluğuna dahil olduğu yıllardan bu yana günah keçisi olmuştur.

 

Dr. Mike Campbell
İngiliz bir bilim adamı ve serbest yazardır. Belçika, Ghent’te doktorasını yapmıştır. İngiltere’den ayrılmasından bu yana Belçika, Fransa, Monaco ve Avusturya’da çalışmıştır. Bir yazar olarak ticaret, bilim, sağlık ve çevre konuları üzerinde yoğunlaşmıştır.