Hollanda'da 2015 yılında demokrasinin güçlendirilmesi kapsamında alınan bir karar, eylemcilerin 300000 imza toplaması halinde, yasalar veya anlaşmalar ile ilgili bir konunun bağlayıcı bir nitelik taşımayan referandum yapmasına izin vermektedir. Bahsi geçen sorunun ulusal oylamaya sunulması için konunun imzaya açılmasından sonraki iki hafta içerisinde 10000 kişi tarafından desteklenmesi ve eğer bu sağlanırsa, sonrasındaki altı haftada toplam 300000 imza toplanması gerekmektedir. Bu mekanizma, Hollanda parlamentosunun onay verdiği AB-Ukrayna ticaret anlaşmasının Hollanda tarafından uygulanıp uygulanmamasın yönelik bir referandum için kullanılmıştır.
Euro Bölgesi karşıtlarının başlattığı bu çağrı 450000 imza toplamayı başarmıştır. Bu durum, işleri biraz karmaşık hale getirmektedir zira iş referandumun asıl konusundan sapmakta ve bir şekilde Avrupa Topluluğu'na karşı "ayakta durmak" haline dönüşmektedir. Referandumdan çıkan sonucun bir değer kazanabilmesi, katılım oranının %30 seviyesini geçmesine bağlıdır. Oyların sanal olarak sayılması sonrasında ortaya çıkan netice katılım oranının %32' olduğunu (ancak %3 hata payı bulunmaktadır ki bu gerçekten kritiktir) ve %62'lik bir çoğunluğun ticaret anlamasına karşı çıktığını göstermektedir.
Hollanda Başbakanı Mark Rutte'nin bu konuda büyük bir baş ağrısı çektiği kesindir. Hükümeti bu anlaşmayı halihazırda onaylamıştır. Fakat bir bağlayıcılığı olmamasına karşın hiç bir şey yokmuş gibi davranması da imkansızdır. Referandumdan sonra bir açıklamaya yapan Rutte, "Bekleyip görmemiz gerekli fakat yine de "Hayır" diyenlerin kazandığı ortada. Asıl soru katılım oranı gereksiniminin karşılanıp karşılanmadığı. Benim görüşüme göre eğer katılım oranı %30'u aşarsa "Hayır" oyu kullananlar zafer kazanmış olacak; alınan karar gözden geçirilmeden yola devam edilemez" demiştir.
İngiltere'nin en önde gelen AB karşıtlarından Nigel Farage, Hollanda'da "hayır" oyunun kazanmasının İngiltere'nin topluluktan çıkma tartışmalarına kuvvet vereceği fikrini taşıdığını ifade etmiştir. Aslına bakarsanız medya tarafından farklı bir boyuta taşınan bu konu İngiltere'deki tartışmalarla herhangi bir bağ taşımamaktadır.
Avrupa Topluluğu liderleri ve vatandaşlarının büyük bir çoğunluğu blok, tek bir ortak piyasa ve uyum kavramlarını (bir nebzeye kadar) desteklemekte ve savunmaktadır. Yine de, görünen o ki, Avrupa Komisyonu bu kavramları ve bir birlik olmanın sağladığı katkıları insanlara anlatmakta çok yetersiz kalmaktadır. Eğer Avrupa Birliği çok daha uzun bir geleceğe sahip olmak istiyorsa, bu yetersizliğin üstesinden gelinmeli ve neden yola birlikte devam edilmesi gerektiğinin nedenleri izah edilmelidir.