İngiltere Kraliçesi'nin 90ıncı yaş günü kutlamalarına katılan ABD Başkanı Obama, ülkenin Avrupa Birliği içerisinde kalması konusuna destek vermesi dolayısıyla, Londra valisi Boris Johnson'un eleştiri oklarına hedef olmuştu. Vali, İngiltere'nin en köklü dostu pozisyonundaki ülkenin liderinin fikir veya telkin bildirmesinin "salt riyakarlık" olacağını ifade etmişti zira Amerika Birleşik Devletleri hiçbir şekilde AB'ye katılma fikrine onay vermezdi. İngiltere'de yaşayan insanların bir bölümü vali Johnson'un bu çıkışını AB karşıtı tutumundan ziyade gelecekte başbakanlık yarışına katılmak istediğine bağlamaktadır. Ne olursa olsun, kendisine göre, şu özgür dünyadaki hiçbir lider Birleşik Krallk'ın referanduma kısa bir süre sonra çözümlenecek iç meselesine "burnunu sokmamalıdır".
Geçen hafta Donald Trump, Cumhuriyetçilerin başkanlık yarışındaki ismi olmayı garantilemiştir. Avrupa'da yaşayan çok az sayıda kişi teröristlerin ailelerinin öldürülmesi, kürtaj yaptıran bayanların cezalandırılması, Meksika'dan gelen yasadışı göçmenlerin önüne geçilebilmesi maksadıyla sınıra Çin setti benzeri bir duvarın yapılması (tabi bu duvarın inşaatı Meksika tarafından karşılanacak) ve Müslümanların ABD'ye seyahatinin engellenmesi gibi ilginç (ve yasadışı) fikirlere sahip bir kişinin nasıl Cumhuriyetçilerin adayı haline geldiğini anlayabilmektedir. Kaldı ki, Trump görünüşe göre kendi partisi içerisinde bile tepki çekmektedir. Her şeye rağmen, kendisi ABD başkanlık yarışına katılan bir kişidir ve söylediklerini görmezden gelmek yanlış olacaktır.
Donald Trump, İngiltere'nin referandum tartışmasında ayrılıkçıları destekleyen bir düşünce beyan etmiştir. Londra valisi Johnson, Trump'ı halen salt riyakar olarak nitelendirmemiştir - belki de yakında yapacaktır kim bilir!
Donald Trump, göçmen krizi konusunda suçu Avrupa Birliği'nin üzerine atmaktadır - bu, evinizin alevler içinde yanmasından itfaiyeyi sorumlu tutmak gibi bir şeydir. ABD televizyon kanalı Fox News'e açıklamalarda bulunan başkan adayı, "Bana göre göçmen konusu Avrupa için dehşet verici; bu sorunun ortaya çıkmasında Avrupa Birliği rol oynadı. Birleşik Krallık, AB'den ayrı daha iyi olabilir. Fakat bunu bir öneri şeklinde söylemiyorum, bu sadece benim hissettiğim" demiştir.
Göçmen krizi büyük oranda Suriye, Afganistan ve Irak gibi ülkelerde yaşanan iç savaşlardan kaynaklanmaktadır - hayatlarından endişe eden bu insanlar güvelik amacıyla göç etmektedir. Ekonomik sebepler ile yaşanan göçlerde gerçekleşmektedir. Bu kişiler kendilerini Avrupa Birliği'nin sınırları içerisinde daha iyi bir gelecek beklediğine inanmaktadır (veya insan kaçakçıları tarafından buna inandırılmaktadır). Bu iki faktörün Avrupa Birliği'nin suçu olduğunu söylemenin hiçbir geçerli dayanağı yoktur - tabi eğer blok içerisindeki hayatı çekici hale getirmek maksadıyla verilen onca uğraşı bir suç sayıyorsanız, o zaman iş değişir.