Ağlayan Kurt

Avrupa Birliği referandumuna yönelik tartışmada (bu kelimeyi genel anlamda kullanıyorum zira ben de bu tartışmaya dahil olmuştum) topluluk içerisinde kalma taraftarları ülkenin dünyanın en büyük ortak pazarına sırtını dönmesinin ardından ülke ekonomisinin karşılaşacağı sorunları ön plana çıkarmışlardı. Ayrılıktan yana olanlar ise kendilerine “sınırların kontrolünün geri alınması” gibi bir odak belirlemiş ve rakiplerinin iddialarını “korku tellallığı” olarak nitelendirip savuşturmakla geçirmişlerdir - bu süreç içerisinde Britanya’nın AB’den ayrılması durumunda neler olabileceğine dair kendi yorumlarını ortaya koyan herhangi bir senaryo ortaya koymadılar. Görünüşe göre her iki takım da bu kararın onaylanması ertesinde (50nci maddenin uygulamaya konması) -yani ülkenin bağların koparılacağı iki senelik dönemde- tam bir muallak içerisinde kalacağını düşünmemiştir. Boşanma yanlıların Birleşik Krallık’ın ortak pazara indirimli (AB harici ülkelere kıyasla) bir aidat ile katılabileceğini, hangi ülkeye ait vatandaşların calışma, iş kurma ve ikamet edebileceğine kendilerinin karar verebileceğini düşünmekteydiler - onlara göre dünyanın beşinci en büyük ekonomisi ile yapılan ticareti azaltmak çılgınlıktı…

Artık Avrupa Birliği’nden çıkma yönündeki kararın etkileri yavaş yavaş ortaya çıkmaktadır. İngiliz sterlini, Amerikan doları karşısında son 31 yılın en düşük seviyelerindedir (Japon yeni karşısındaki değerine hiç değinmeyeceğim). Euro karşısında ise 2013 yılının diplerine erişilmiştir. Euro da değer kaybetmiştir fakat tepetaklak olan İngiliz sterlinidir. Piyasalar dalgalanmalar sergilemektedir fakat herhangi bir felaket gerçekleşmemiştir (neticede Birleşik Krallık henüz 50nci maddeyi uygulamaya koymamıştır). Yine de, bazı sektördeki hisseler (özellikle bankacılık ve inşaat sektörü) acı çekmeye başlamıştır. Birleşik Krallık’a dışarıdan gelen yatırımlar 2016 yılında azalmıştır ve ülke istikrarlı bir hale gelene kadar azalmaya da devam edecektir - ülke ya topluluk içerisinde kalmaya karar verecektir yada ticaret konusunda netlik kazanılacaktır (tabi ki bu yıllar alacaktır).

Sterlinin zayıflaması ithal edilen ürünlerin (petrol de buna dahildir çünkü Amerikan doları üzerinden fiyatlandırılmaktadır) daha da pahalı hale gelmesine yol açacaktır fakat ihraç ürünleri son otuz yılın en ucuz seviyesine gerilemiştir. Her şeye rağmen, İngiltere’nin ithalata harcadığı para ihraç gelirinden elde ettiğinden azdır ve bundan sonra bu ticaret açığı genişleyecektir. İngilizler yurtdışında harcadıkları paranın eskisi kadar fazla şey alamadığının farkına varacaktır.

İngiltere ekonomisini bekleyen bir diğer büyük risk ise, 50nci maddenin uygulamaya konulması ile birlikte, İngiltere’de bürosu bulunan yabancı firmaların (AB ülkesi haricindekiler) AB içerisinde İngiliz firması olarak değerlendirilmesine yönelik anlaşmanın geçersiz hale gelmesidir. İngiltere’nin ticaret anlaşmalarıyapması da mümkün değildir zira ülke halen AB üyesidir ve topluluk yasalarına göre halen üye olan bir ülkenin bu yönde görüşmeler yapması yasadışıdır – ayrılma kampanyası yapanlar bunu hiç düşündüler mi acaba?

Dr. Mike Campbell
About Dr. Mike Campbell
İngiliz bir bilim adamı ve serbest yazardır. Belçika, Ghent’te doktorasını yapmıştır. İngiltere’den ayrılmasından bu yana Belçika, Fransa, Monaco ve Avusturya’da çalışmıştır. Bir yazar olarak ticaret, bilim, sağlık ve çevre konuları üzerinde yoğunlaşmıştır.
 

En Sık Ziyaret Edilen Broker Değerlendirmeleri