Görünüşe göre Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’nden ayrılma sürecini başlatacak olan kararı almakta (Lizbon Anlaşması’nın 50nci maddesini devreye sokmakta) gecikebilir. Kısa bir süre önce göreve başlayan Başbakan Theresa May ülke içerisindeki tüm gelişmiş topluluklar belirli bir “Birleşik Kralık yaklaşımı ve hedefi” üzerinde anlaşana dek 50nci maddeyi rafa kaldıracağını söylemiştir. Lizbon Anlaşması’nın bu maddesi resmi olarak uygulamaya konulduktan sonra Britanya’nın AB’den ayrılmasına yönelik iki yıllık geri sayım başlayacaktır.
İskoçya ile bağların sıkı tutulması ihtiyacı May’i Edinburgh’a seyahat ettirecek kadar önemlidir. Başbakan Theresa May ile İskoçya İlk Bakanı Nicola Sturgeon, Britanya’nın AB’yi terk etmesine rağmen İskoçya’nın nasıl AB içerisinde tutulabileceği konusunu görüşmişlerdir.
Görüşmeler sonrasında bir basın toplantısı düzenleyen Başbakan May, Sturgeon ile yaptıkları fikir alışverişinin “çok yapıcı ve pozitif” olduğunu ifade etmiştir. Kendisi aynı zamanda İskoçya hükümetinin tartışmalara tamamen katılmasını istediğini de vurgulamıştır. İskoçyalıların büyük bir bölümünün referandumda blokta kalmak yönünde oy kullanmaları İskoç hükümetinin AB içerisinde yer arayışında olacaklarını ilan etmesi ile neticelenmişti. May, İskoçya tarafından üretilen fikirleri dinlemeye can attığını dile getirmiştir.
Yeni Seçenek Üretilmedi
Ne May ne de Sturgeon, İskoç hükümetinin sürece nasıl katılabileceğine dair bir plan belirtmemiştir. İskoçya Ulusal Partisi (SNP) lideri Sturgeon bir yandan İskoçya’nın AB’den ayrılmasını engelleyecek yollar aramakta, bir yandan da ikinci bir bağımsızlık referandumu üzerinde çalışmaktadır.
Öte yandan, Başbakan May bu konuda biraz katı fikirlidir ve 2014 yılı referandumunun tekrarlanmasının anlaşmanın bir parçası olmadığını söylemektedir: “İskoçyalılar oylarını kullandı ve verdiklerin mesaj çok netti. Gerek Birleşik Krallık gerekse İskoçya bu kararın ardında duracaktı.”
SNP lideri Sturgeon bu sözler hakkında yorum yaparken, İskoçya halkının referandum istemesi durumunda Britanya hükümetinin bu arzuyu engelleyemeyeceğini belirtmiştir.
Theresa May başbakanlık koltuğuna oturmadan önce de bu yıl bitmeden 50nci maddeyi uygulamaya koymayacağını taahhüt etmişti. AB’nin istikrarsızlığına yol açabilecek gecikmelerin yaşanmasını istemeyen politikacılar May’in kendini bloktan ayrılmaya ne kadar adadığı sorusunu sormaktadır. Başbakan May’in İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’i ortak bir görüşte birleşme çabası AB’den ayrılma görüşmelerinin tahminlerden ileri bir tarihte başlayabileceği olasılığını gündeme getirmektedir.
Edinburgh Üniversitesi’nin Avrupa politikaları profesörlerinden Laura Clam, Birleşik Krallık’ı oluşturan dört ülke arasındaki belirgin farklılıklar dolayısıyla, “Eğer bunun için bekliyorsanız, bir hayli uzun bir süre bekleyebilirsiniz” demiştir.