Fiyatların azaldığını görmek tüketiciler için bir tebessüm kaynağıdır fakat ekonomistler deflasyonun ekonominin bel kemiği olan yerel talebe zarar vereceği endişesini taşımaktadır. Batı’da, benim kanaatime göre, bu korku biraz abartılmaktadır zira tüketiciler alacakları ürün için uzunca bir süre para biriktirmekten ziyade anında sahip olmayı (gerekirse kredi kartı kullanarak) tercih etmektedir. Japonya’da ise, tüketici kültüründen dolayı, bu korku yerindedir. Japon ekonomisinin göreceli bir şekilde ağır gelişmesinin ardında deflasyonun yattığına inanılmaktadır ve bu yüzden görevdeki Shinzo Abe hükümeti düşük ve istikrarlı bir enflasyon hızı yakalamayı ekonomik hedeflerinin en önemlilerinden birisi olarak tayin etmiştir.
Enflasyon, Temmuz ayında, beşinci ardışık gerilemeyi sergilemiştir; sene başından bu yana %0.5, bir önceki senenin aynı ayına göre %0.4 azalma yaşanmıştır. Yıllık azalma son üç senenin en kötü düzeyindedir.
Ekonomiye enflasyon enjekte edilmesi işlemi, Japon yeninin güvenli liman para birimi olarak görülmesi dolayısıyla, tahmin edilenden daha zor olmaktadır. Petrol fiyatlarının çöküşü ile yaşanan tedirginlik, Çin hisselerinin keskin bir şekilde değer kaybetmesi ve Britanya’nın AB referandumu gibi olaylar ertesindeki belirsizlik ortamı yenin ciddi oranlarda değerlenmesi ile neticelenmiştir. Bu durum ülkenin ihraç ürünlerini dış piyasalarda daha pahalı bir pozisyona getirmektedir - diğer taraftan, ihracat (hammaddeler ve özellikle de petrol) Amerikan doları üzerinden yapıldığı için ucuz hale gelmektedir.
Son enflasyon verilerinin Japonya Merkez Bankası üzerindeki baskıyı artıracağı (ve varolan destek tedbirlerinin genişletilmesinin bir zorunluluk haline geleceği) düşünülmektedir – 28 trilyonluk (yaklaşık 265 milyar dolar) tedbirler Temmuz ayında ilan edilmişti. Destek programında yapılacak yeni değişiklikler Eylül ayı toplantısında açıklanabilir.