Hiç şüphesiz ki, Britanyalı seçmenlerin Haziran ayında yapılan referandumda Avrupa Topluluğu’ndan ayrılmak yönünde aldıkları karar ekonomi tarihinin en ahmakça kararlarından birisi olarak anılacaktır. Bir ticaret toplumu dünyanın en büyük ve zengin pazarındaki ayrıcalıklı pozisyonunu terk etmektedir. Birleşik Krallık, 1970’li yılların başlarında Avrupa Ekonomik Topluluğu’na dahil olmasından bu yana bir tek ticaret anlaşması imzalamamıştır. Fakat 50nci maddenin yürürlüğe konması ile başlayacak iki senelik dönem sona erdiğinde açıkta kalmamak için bir an önce ülkelerle görüşmeler ayarlanması ve taslak metinler hazırlanması şarttır. Ülke ancak o noktadan sonra Avrupa Topluluğu’nun 27 üyesi ile olan ticaret ilişkilerini düzenleyebilir. AB, bugün Britanya’nın en büyük ticaret ortağı konumundadır.
Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde 3üncü çeyrek GSYH verileri hazırlanacaktır ve bu rapordaki detaylar Britanya ekonomisinin referandum sonrasında nasıl bir değişim yaşadığına dair ilk kapsamlı bilgiyi sunacaktır (tabi en kritik değişim 50nci maddenin hayata geçirilmesi ertesinde yaşananlar olacaktır). Rapor içerisindeki en kritik bölüm Birleşik Krallık’a yapılan dış yatırımlar olacaktır -diğer bir deyişle, yatırımcıların ülkedeki girişimlere ne gözle baktığıdır.
Amerika Birleşik Devletleri ve Japonya ülkenin Avrupa Birliği’nden vaz geçmesi ile birlikte ticaret ilişkilerinin nasıl etkilenebileceği konusunda açıksözlü davranmaktadır. Japonlar açık bir şekilde -Britanya'nin ortak pazara erişimini kesmesi halinde- Japon firmalarının ülkeyi terk edebileceğini ifade etmişlerdir. Birleşik Krallık’ın AB’den bağımsız haraket etmekte ısrar etmesi bu yabancı firmaların sağladıkları istihdamın kaybolmasına sebep olacaktır. Amerikalılar ise referandum öncesindeki konuşmalarında İngiltere ile yapılacak ticaret anlaşmalarının AB gibi büyük bloklarla yapılanlara kıyasla daha zayıf olacağını söylemişlerdir.
İngiltere’de, Başbakan May ülkeye gelecek göçmenlerin belirlenmesi için kullanılması planlanan not sistemini ve Ulusal Sağlık Sistemi’ne her hafta ek 100 milyon sterlin taahhüt etmeyi reddetmiştir - ayrılımayı savunanlar AB’ye verilen katkı parasının Ulusal Sağlık Sistemi’ne aktarılması durumunda her hafta ek 350 milyon sterlin ayrılabileceğini savunmaktaydı. Bloktan kopmak yönünde oy kullanan seçmenlerin aklını çelen de zaten bu iki taahhüttü. İnsanın elinden politikacıların akıl çerveseninde davranacaklarını ummaktan başka bir şey gelmiyor.