Muhafazakar partinin arka sıralarından Başbakanın ülkeyi Avrupa (ortak pazar, Avrupa Adalet Mahkemesi ve hatta Avrupa gümrük birliği) ile bağları tamamen koparacak bir noktaya sürüklediği yönünde sesler yükselmektedir. Bu yetmiyormuş gibi, Başbakan May, mutlak monarşinin hakim olduğu zamanlara dayalı bir yetkiyi kullanarak 50nci maddeyi Avam Kamarası’nın onayı olmadan yürürlüğe koyabileceğini de düşünmektedir. Bu tutum parlamento içerisinde tepki çekmiş ve kendisinin Tudor hükümdarı gibi davrandığı yorumlarına yol açmıştır.
Demokrasilerde kanun tasarılarını yasalaştıran parlamentodur fakat yasaların doğru uygulanıp uygulanmadığı kararı yargı mekanizması tarafından verilmektedir. Başbakan May’in geçmişe uzanan bir yetkiyi 50nci maddeyi uygulamaya sokmak için kullanıp kullanamayacağı konusu yargıya danışılmıştır. Diğer bir değişle, hükümetin her şeyden önce parlamentonun onayını alması gerektiği iddia edilmektedir. Doğal olarak, hükümet bu fikre katılmamaktadır.
Tartışma, geçmişten gelen bu yetkinin parlamento tarafından daha önce de -dış politika konusunda- hükümete izin verdiği gerçeği (Avrupa Birliği’nden ayrılma konusunun da bir dış politika meseledi olduğu) üzerinde yoğunlaşmaktadır. Bir grup, referandum sonucunun Avrupa Birliği üyeliğinin getirdiği faydaları Britanyalıların elinden almaya çalıştığını ve parlamentonun insanların sahip oldukları hakları azaltma veya elinden alma yetkisinin bulunmadığını savunmaktadır.
Hükümet ise, “Avrupa Birliği’nden çıkma kararı yargılanılabilir bir konu değildir. Bu konu sadece Taht’ı ilgilendiren bir meseledir” demektedir. Hükümet, 2015 yılında çıkan Referandum yasasının kendilerine yetki verdiğini savunmaktadır - fakat referandum yasasında açıkça belirtildiği üzere, sandıktan çıkacak sonuç kesinlikle bağlayıcı değildir; kısacası savundukları şey anlamsızdır. Mahkemenin kısa bir sürede yanıt vereceği beklenmektedir zira kaybeden taraf büyük ihtimalle kararı temyiz edecektir.
50nci maddenin uygulanmaya başlanması için parlamentonun onayının gerektiği yönünde bir karar çıkması tabi ki referandum sonucunu geçersiz kılmayacaktır. Öte yandan, (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi haricinde) partilerin temsilcilerinin genel görüşü topluluk içerisinde kalınmasından yanadır.
Birleşik Krallık, 50nci maddenin yürürlüğe konulmadığı sürece, Avrupa Birliği üyesi olarak kalmaya devam edecektir. Başbakan May’in neden bu yetkinin kendi elinde olmasını istediği bir şekilde anlaşılabilir fakat ayrılma görüşünün gerisinde Birleşik Krallık Parlamentosu’nu tamamen bağımsız yapmak fikri olduğu düşünülürse, May’in bunu (insanların iradelerini) hiçe saydığı söylenebilir.