Birleşik Krallık’ın ekonomik bir çöküntü ile nasıl flört ettiğini takip eden herkesin bildiği üzere, Lizbon Anlaşması’nın 50nci maddesinin uygulamaya konulması ile birlikte ülkenin Avrupa Birliği’nden ayrılmasını sağlayacak iki yıllık bir süreç başlayacaktır. Bu sürecin uzatılması ancak AB üyesi ülkelerin oybirliği ile alacağı bir karara bağlıdır, fakat şu şartlarda böyle bir durum pek de olası görünmemektedir. Bu iki senelik sürenin dolması sonrasında Britanya artık AB üyesi bir ülke olmaktan çıkacaktır ve ancak bu noktadan sonra AB ile yeni ticaret ilişkileri kurmak için görüşmelere başlayabilir. Bu görüşmeler AB Gümrük Birliği üyeliği, Ortak Pazar üyeliği veya Dünya Ticaret Örgütü kurallarını üzerine gerçekleşebilir. AB ile Britanya arasında bu konuya dair resmi görüşmelerin başlaması, teknik olarak, Britanya topluluktan ayrılana dek mümkün değildir.
Bir ticaret anlaşmasının sıfırdan inşa edilmesi yaklaşık yedi yıl gibi bir zaman almaktadır fakat Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği’nin halihazırda bir anlaşmaya göre hareket ettiği düşünülecek olursa, bu zamanın belirgin bir oranda kısalması mümkündür. Böyle bile olsa, Britanya ile AB arasındaki bağların kopmasının hemen ertesinde bir uçurumun belirmesi olasıdır.
Britanya Endüstri Konfederasyonu’na bir konuşma yapan Başbakan May, ticaret ilişkilerinde ortaya çıkabilecek potansiyel bir uçurum riskinin bilincinde olduklarını ifade etmiş ve AB’den bir geçiş süreci (iki senelik sürenin ertesinde) isteyebileceklerinin ipuçlarını vermiştir. May’in net ifadeler kullanmaması normaldir zira ülkenin konumunu ve hükümetin bu konudaki fikirlerini (yada fikirden ne kadar yoksun olduğunu) açık etmek istememektedir.
Sonu gelmeyecek bir geçiş süreci görmek tabi ki iş çevreleri açısından sevindirici olacaktır fakat Avrupa Birliği üyeleri ülkelerinin politik sorunları beraberinde getirecek (Almanya, Fransa ve Hollanda ilk akla gelen ülkelerdir) böyle bir konuya yeşil ışık yakması mümkün görünmemektedir. Kaldı ki bu senaryo AB karşıtlarını da çileden çıkaracaktır. Her şeye rağmen, Başbakan May’in Birleşik Krallık’ın serbest ticaretin lideri olacağı konuşmalarını bir kenara bırakarak gerçek ve belirgin risklerden bahsetmeye başlaması, kendisinin ülkeyi hayal kırıklığına hazırlamaya çalıştığı izlenimi uyandırmaktadır.