Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden ayrılma kararı almasına karşın, detaylar bir hayli önemlidir. Hükümet içerisinde yer alanların büyük bölümü gizliden gizliye Yüksek Mahkeme’nin Lizbon Anlaşması’nın 50nci maddesinin yürürlüğe konulabilmesi için Avam Kamarası tarafından onaylanması gerektiği yönünde karar vermesi için dua ederken, bazıları umutların boşa çıkmasını beklemektedir. “Korku yönünde algı” meydana getirme çabaları halk üzerinde etkili olmamıştır fakat bu faktör bakanlar üzerinde yavaş yavaş etkisini göstermektedir.
Eğer Başbakan May’in zaman çizelgesine bağlı kalınırsa, Britanya’nın Avrupa Birliği’nden boşanma sürecini resmen başlatması 2017 yılının Mart ayı sonuna denk gelecektir. Buna göre, AB üyesi ülkelerin oybirliği ile ayrılık sürecinin uzamasına onay vermemesi halinde, Birleşik Krallık 1 Nisan 2019 tarihinde üyeliğini yitirecektir. Olayın 1 Nisan tarihine (şakasına) denk gelmesi de ilginç bir tesadüf. Ortak pazara erişimin kaybedilmesi sonrasında İngiltere’nin AB ile yürürlükte herhangi bir ticaret anlaşması kalmayacaktır. Buna bağlı olarak, Birleşik Krallık’ın ticaret yaptığı en önemli bölge ile arasındaki ilişkiler Arap saçına dönecek ve işlerin normale dönmesi yıllar alacaktır.
Britanya’nın iş dünyasının önemli temsilcileri hükümetin bu geçiş sürecini kapsayacak geçici bir anlaşma hazırlamak için AB ile görüşmelere başlamasını istemektedir. Bu görüşe destek veren en son politikacı Hazine Bakanı Philip Hammond olmuştur. Piyasa yorumcuları bu desteğin hükümetin AB’den çıkışının zorlu bir şekilde gerçekleşmemesi için çabalayacağını ifade ettiğini düşünmektedir. Fakat hükümetten gelen sinyaller halen karışıktır. Eğer Theresa May’in Muhafazakar Parti toplantısında söylediklerine inanırsak, dolanım serbestisi ve Avrupa Adalet Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı konuları Birleşik Krallık’ın “kırmızı çizgisi” olacaktır. Tabi Avrupa Birliği’nin Britanya’ya boyun eğmesini zorunlu kılacak hiçbir neden bulunmamaktadır. İngiltere’nin ortak pazara ulaşmasının tek yolu dolanım serbestisini kabul etmesidir. Sevgili Boris Johnson ise Gümrük Birliği’nin sürmesi sayesinde ülkenin “imtiyazlı” ticaret anlaşmalarına imza atacağını söylemektedir. Kısacası, Birleşik Krallık’ın başı büyük dertte.