Birleşik Krallık Yüksek Mahkemesi Başbakan Theresa May’in çok eskilere uzanan bir kanundan faydalanarak topluluktan çıkış sürecini tek başına başlatamayacağını ildirmişti. Bunun anlamı, İngiltere hükümetinin, düğmeye basabilmek için Avam kamarası’nın oylarına ihtiyaç duyduğudur. Tasarı bu akşam üçüncü kez okunduktan sonra oylamaya geçilecektir. Humalefettekiler, taslağa yönelik birçok değişiklik talebinde bulunmaktadır. Bu değişiklikler arasında Birleşik Krallık’taki Avrupa Birliği vatandaşlarının haklarının korunması, sürecin durdurulmasına olanak tanıyacak bir oylama fırsatı ve planın tamemen engellenebilmesi gibi hususlar yer amlaktadır.
Bu akşam değişiklikler üzerinde tartışmalar devam edecektir fakat görünüşe bakılırsa bunların hiç biri tasarıya giremeyecektir. İşçi partisinin grup olarak yasadan yana oy kullanacağı düşünülürse, Avam Kamarası oylamasında bir sürpriz yaşanmayacağı söylenebilir. Buradan sonra tasarı Lordlar Kamarası’na gönderilecektir. Lordlar Kamarası’nın tasarı üzerinde değişiklik gerçekleştirmesi halinde ise plan bir kez daha Avam Kamarası’na dönecektir.
Parlamento üyeleri aslında klüp dahilinde kalmak fikrini desteklemekte ve ayrılığın beraberinde getireceği risklerin farkındadır. Kaldı ki, sürecin uygulamaya konacağının ilan edilmesi ile birlikte gücün Britanya’dan AB’ye geçeceğinin de bilincindedirler. Referandumda topluluğun terk edilmesini fikrini savunanlar ancak %52 oranında oy toplayabilmişlerdi. Referanduma katılım oranının %72 olduğu göz önünde bulundurulursa, toplam seçmenlerin sadece %32’sinin boşanma fikrine destek verdiği ortaya çıkacaktır. Yani kesinlikle bir çoğunluk değil. “Seçmenlerin iradesine karşı çıkmamak” üzere hareket eden parlamento üyeleri attıkları adımın ne kadar risk taşıdığının bilincinde olmalıdır.
Başkana May’in niyeti ülkeyi tamamen AB’den çekmek fakat ortak Pazar üyeliğini muhafaza etmektir. Fakat Birleşik Krallık’ın bu istekleri topluluk üyesi ülkelerin parlamentolarında kabul edilmek zorundadır - ve tabi bu imtiyazı vermek istemeyecek ülkeler bu beklentiyi her an suya düşürebilir. May’in “B” planı ise Dünya Ticaret Örgütü’nün koşullarını benimsemek ve ülkeyi düşük vergi cennetine çevirerek firmaları çekmektir.