Almanya, Avrupa Topluluğu’nun en büyük ekonomisine sahiptir. Trump yönetimi bir süre önce “zayıf Euro”nun Almanya’nın ihraç ürünlerini dış pazarda daha cazip hale getirdiğinden şikayet etmişti. EUR/USD paritesi 2008 yılında zirve yapmış ve neredeyse 1.6 seviyesine temas etmişti. 2014 yılından bu yana düzenli olarak düşüş sergileyen parite bugün 1.06 seviyesinde bulunmaktadır. Paritenin bu düzeyde büyük bir geri çekilme yaşamasının ardında Yunanistan’ın borç meselesi ve Avrupa Borç Krizi (her ikisi de Amerika’nın tetiklediği Küresel Finansal Kriz dolayısıyla ortaya çıkmıştı) yatmaktadır. Tabi ki Başkan Donald Trump Amerikan ekonomisini yeniden sağlığına kavuşan ve ciddi bir büyümeye imza atmasını sağlayan bir önceki yönetimin başarısından bahsetmemektedir - bir de Demokratların ekonomiyi krizin en derin olduğu dönemde Cumhuriyetçi George Bush’tan teslim aldığı gerçeği vardır.
İhracatını %1.2 oranında genişleten ve 2016 yılında 1.2 trilyon Euro düzeyine yükseltem Almanya ithalat sadece %0.6 oranında artmıştır (0.95 trilyon Euro) - böylelikle ticaret fazlası geçen sene 252.9 milyar Euro seviyesine erişmiştir.
Almanya, Avrupa Merkez Bankası’nın bağımsız olduğunu ve kendi kontrolleri altında olmadığını işaret ederek Euro Bölgesi’nin para politikalarına karışmadıklarını vurgulamıştır. Wolfgang Schaeuble, “Euro, bloktaki diğer ülkelerin de ağırlıklı ortalamasının dahil edilmesi ile değerlendirilmektedir. Bu, doğal olarak bazı ülkelerin daha rekabetçi olacağı ve daha fazla ticaret fazlası çıkaracağı anlamına gelmektedir” ifadesini kullanmıştır.
Almanya’nın yerel talebi artırmak için çaba harcamaya başlaması ihtalatı körükleyecektir. Ticareti desteklemek amacıyla 2015 yılında asgari ücret uygulaması hayata geçirilmiştir. Devletin altyapı ve emeklilik maaşlarına ayırdığı harcamalar da kuvvetlendirilmiştir.