Birleşik Krallık, Avrupa Birliği’ni terk ettikten sonra serbest ticaret anlaşmalarında dünya lideri haline gelecek, her şey güzel ve aydınlık olacak, gerçekten… Bir deyiş vardır, “Dolandırıcı tüm dünyayı miras olarak alacak, tabi siz buna itiraz etmezseniz!”. Britanya’nın Avrupa Birliği’ni topluluktan ayrılacağına dair resmi olarak bilgilendirmesine her geçen gün biraz daha yaklaşılmaktadır. Bu adım 9 Mart 2017 tarihinde atılabilir. Birleşik Krallık, bu süreç başlatıldıktan sonra kendi isteklerinin topluluğun 27 üye ülkesi ile çakıştığının farkına varacaktır.
İngiltere’nin neler bekleyebileceği geçen hafta Frankfurt’da yapılan bir toplantıda biraz olsun ortaya çıkmıştır. Almanya’nın iş dünyası ile bankaları arasında gerçekleştirilen toplantıda topluluk ile Britanya’nın dostça bir boşanma yaşaması isteği ifade edilmiştir - bu grubun herhangi bir politik eğilimi bulunmamaktadır. Diğer taraftan, boşanma sonrasında Londra’nın küresel bazdaki rolüne yönelik bazı problemler doğabileceğinin de altı çizilmiştir.
Dr. Andreas Dombert, Almanya Merkez Bankası’nın yönetim kurulu üyelerinden birisidir. Toplantıda konuşan Dombert, Londra’nın “Avrupa’ya açılan kapı” olma rolünü kaybedebileceği uyarısında bulunmuştur:
“İnanıyorum ki bu durum hiçbirimizi hoşnut etmeyecek. Bu yüzden, çabalarımızı bunun önüne geçmek için sarf etmeliyiz. Burada özel sektör kadar, yönetim mekanizmasında bulunanlar ve politikacılara da büyük pay düşmekte. Bazı çevreler Britanya’nın ayrılması sonrasında kuralsızlaştırmaya gidilmesi çağrı yapıyor. Londra için aranan çözümün bir örneği “finansal merkez startejisi” olarak karşımıza çıkıyor. Bu kapsamda, firmalardan düşük vergi alınması ve finansal düzenlemelerin gevşetilmesi düşünülüyor. Güçlü sermayeye sahip ve sıkı denetime tabi finansal sistemlerin uzun vadede başarı anlamına geldiğini unutmamalıyız. Avrupa Birliği denetimin gevşetilmesi yarışına katılmayacak.”
Kendisi görüşmelere çatışmacı bir yaklaşımla bakmasa da, Britanya ile AB arasında “eşit” bankacılık kurallarının kabul edilmesi durumunda dahi İngiltere’nin ortak pazara erişimden çok ötede olacağını vurgulamaktadır.
Şu günlerde Avrupa Birliği içerisindeki döviz takası işlemlerinin %80’i Londra’da gerçekleştirilmektedir. Hükümetlerin, emeklilik fonlarının ve büyük firmaların işlemlerinin toplamda üçte birinin yine Birleşik Krallık’ta yapılmaktadır. Ülkenin topluluktan kopması doğal olarak bu operasyonları riske sokacaktır. Birleşik Krallık’ta yaklaşık bir milyon kişi trilyonlarca sterlinin aktığı finansal sektörde veya bu sektörle ilişkisi olan bir dalda çalışmaktadır.
Dr. Dombert’e göre, AB ile Britanya arasında finansal düzenlemelerin eşitlenmesi yeterli değildir zira Birleşik Krallık Avrupa Adalet Mahkemesi’nden de çıkmak niyetindedir. Dr. Dombert, “Eşitlik kararının bankalar açısından, uzun vade kararlar alırken, nasıl bir rol oynayacağı konusunda bir şüpheciyim. Eşitlik, ortak pazara erişimden millerce ötede. Bu kararlar aynı zamanda geri döndürülebilirdir. Bu yüzden, bankaların böyle bir durumda çalışmasına olanak tanıyacak zeminin hazırlanması şarttır. Kısacası, eşitlik kararları eskiden tanınan olanakların yerini tutmayacaktır. Yine de, Londra’nın önemli bir finansal merkez olarak kalacağı beklentisindeyim. Fakat aynı zamanda, iş çevrelerinin görüşmelerden çıkacak sonuçlara hazırlıklı olabilmek maksadıyla faaliyetlerinin bir bölümünü AB içerisine taşıyacağını da düşünüyorum” demektedir.
Dr. Dombert, Birleşik Krallık’ın Avrupa Adalet Mahkemesi’nden çıkması halinde bazı türev araçların takasını gerçekleştirmeyi sürdürmesinin imkansız olacağına dikkat çekmektedir (bu işlemlerde ortaya çıkan ihtilaflar Avrupa Adalet Mahkemesi tarafından ele alınmaktadır).