Birleşik Krallık’taki referandumun beklenmedik bir şekilde Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde sonuçlanmasının getirdiği yıkım sonrasında İngiltere Merkez Bankası sterlin ve ekonomiye destek vermek maksadıyla faiz oranlarını aşağı çekmiş, bankaların yeterli likiditeye sahip olmasını sağlamış ve yeniden niceliksel gevşemeye geçmişti. Bu tedriblere rağmen İngiliz sterlini Amerikan doları karşısında 1.45 seviyesinden 1.24 seviyelerine gerilemişti. Bu değişim ihtal ürünlerin pahalanmasına yol açtığından enflasyon baskısı meydana getirmiştir. Referandumda alınan karar ülkenin AB’den çıkacağını kesinleştirse de, geleceğe yönelik belirsizlik yaratmıştır zira iş çevreleri ileride atılacak adımların kendilerini nasıl etkileyeceğini bilememektedir. Avrupa’ya gönderilen veya Avrupa’dan gelen ürünlerin nasıl bir gümrük sürecine tabi tutulacağı sorusuna yanıt bulmak Britanya’nın gümrük birliğinden ayrılması halinde (görünüşe göre ülke bu anlaşmayı da terk edecektir) daha da zorlaşacaktır.
Bu ortam içerisinde, İngiltere Merkez Bankası’nın Para Politikası Komitesi son toplantısında faiz oranlarında bir değişikliğe gitmeme kararı almıştır. 2016 yılının Temmuz ayında %0.25 seviyesine çekilen faizler halen aynı noktada bulunmaktadır. Diğer taraftan, yapılan oylamada 8’e karşı 1 oy kullanılmıştır - Temmuz ayından bu yana faiz kararı oy birliği ile sabit tutulmaktaydı. Faiz artırımının belli belirsiz de olsa ilk işareti analizciler tarafından sürprizle karşılanmıştır.
Ülkede faizler merkez bankasının hedeflediği %2 seviyesinin biraz gerisinde, %1.8 seviyesinde, bulunmaktadır. Yine de, bu rakam son 30 ayın en yüksek değeridir. İngiltere Merkez Bankası ülke ekonomisinin bu yıl %2, 2018 yılında ise %1.6 oranında büyüyeceğini tahmin etmektedir. Tabi bu tahminler hükümetin 50nci maddeyi yürürlüğe koyması sonrasında belirgin bir şekilde değişebilir.