İngiltere eski Başbakanı Benjamin Disraeli'ye göre üç çeşit yalan vardır: "yalanlar, kuyruklu yalanlar ve istatistikler". Politikacılar, tarihin eski dönemlerinden bu yana, halka söyledikleri kuyruklu yalanlarla hatırlarda kalmışlardır. İstihdama yönelik istatistikler bu açıdan politikacıların kullanımına zengin cevherler sunmaktadır.
Geçen hafta manşetlere taşınan verilere göre ABD ekonomisi Ocak ayında 257000 yeni istihdam yaratmıştır. 200000 çıtasının yukarısında geçen ardışık 11 ay, 1994 yılından bu yana gözlenen performans anlamına da gelmektedir. Aralık ve Kasım ayına ait rakamları yukarı yönde revize edilmesi -yani zannedildiğinden fazla iş sağlandığının ortaya çıkması- pastayı biraz daha süslü bir hale getirmiştir. Revizyon sonrasında rakamlar 329000 ve 414000 seviyesine yükselmiştir. Bu veriler "işsiz Amerikalıların" soyu tükenmekte olan canlılar arasındaki yerini almaya başladığı gibi bir izlenim yaratsa da henüz bu noktaya erişilmemiştir.
Aralık ayında %5.6 seviyesinde bulunan resmi işsizlik oranı Ocak ayında %5.7 seviyesine yükselmiştir - Disraeli'nin sözleri akla geliyor hemen. Artık işsizlik oranı uzun vadeli ortalamasının (%5.8, 1948 tarihinden günümüze kadar gelen verilere göre) aşağısına inmiştir. Bu tabloya göre, Küresel Finansal Kriz dolayısıyla gerçekleştirilen işten çıkarmaların etkisi ortadan kaybolmuştur. Diğer taraftan, ABD nüfusunun artıyor olması işleri biraz bulanıklaştırmaktadır.
İşsiz Amerikalıların sayında az bir değişim gerçekleştiği görülmektedir; yaklaşık 9 milyon. Uzun süredir işsiz olanların sayısı ise oldukça sabit bir düzeyde süregelmektedir (sayısı 2.8 milyona varan bu gruba en az 27 haftadır işsiz olanlar dahildir). ABD Çalışma Bakanlığı'na göre Ocak ayında işgücüne yeni katılım 703000 olarak gerçekleşmiştir. Bu insanların bir bölümü istihdam piyasasına ilk kez giriş yapanken, bazıları (daha önce aktif bir şekilde iş aramadıklarından dolayı iş sahibi olmasalar da işsizlik oranına dahil edilmemiş bu kişiler) koşulların güçlendiği inancıyla yeniden geri dönmüşlerdir. İşgücü denkleminin diğer tarafında ise emeklilik, sağlık sorunları, ölüm ve benzeri gibi nedenler dolayısıyla meydana gelen azalma bulunmaktadır. Katılım oranı bugün için %62.9 seviyesinde bulunmaktadır fakat bu rakam kriz öncesi dönemin gerisindedir.
Amerika borsalarında tetiklenen düşüşün faturası "iyi" istihdam verilerine kesilmiştir çünkü bu durum piyasada Amerika Merkez Bankası'nın faiz artırımını erkene alabileceği izlenimine yol açmıştır. "Ucuz" para dönemi nihayete erecek anlaşılan - herkesi memnun edemezsiniz öyle değil mi?