Shakespeare'in kahramanı Romeo'nun bu sözleri kullanırken İngiltere'nin Avrupa Topluluğu ile mevcut ilişkilerini değiştirme isteğini kastetmesi mümkün olmasa bile, Birleşik Krallık topluluktan ayrılma yönünde yapılacak referandum öncesinde ne gibi taleplerde bulunacağı konusunda pek az şey söylemektedir. Obama'nın 2008 yılında Beyaz Saray Başkanlığına yükselmesini sağlayan seçimde kullandığı "inanabileceğiniz değişim" sloganı aksine, Britanya'nın Avrupa Birliği ile ilişkilerini nasıl yeniden görüşmek istediğini anlatabilmesi için gereken kelimeler adet olarak fazla fakat detay olarak azdır. Birleşik Krallık Başbakanı David Cameron'un anlatacaklarının özünde İngiltere halkının topluluğa yönelik endişeleri ve ülkenin 28 üyeli blok içerisinde yoluna devam etmesi için gerekli gördüğü ayarlamalar yer alacaktır. Neticede, politik partilerin büyük bir bölümünün ve Britanya endüstrisinin üyeliğin devam etmesini arzuladıkları bir sır değildir.
Avrupa Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker ile David Cameron arasında bir toplantı düzenlenmiştir. David Cameron'un sözcüsü, görüşme ertesinde yaptığı açıklamalarda Jean-Claude Juncker'in "Birleşik Krallık'ın adil bir anlaşmaya kavuşması" (bununla neyi kastediyorsa) isteğini tekrarladığını ifade etmiştir. Sözcü ayrıca "Başbakan, İngiltere halkının statükodan memnun olmadığını ve endişelerinin çözümlenebilmesi için Avrupa Topluluğu'nun değişmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Başkan Juncker, İngiltere'nin adil bir anlaşma yapabilmesi konusunda yardımcı olacağını bir kez daha vurgulamıştır. Bu problemlere çözüm arayışı ruhu içerisindeki ikili konuyu derinlemesine incelemişlerdir" demektedir.
Sözcüye göre konuşmaların merkezini "Avrupa Topluluğu'nun yeniden düzenlenmesi ve İngiltere'nin blokla ilişkisinin yeniden masaya yatırılması" konuları teşkil etmiştir. Şu ana kadar görüşme ile ilgili detaylar su yüzeyine çıkmamıştır.
Hafta sonunda, İngiltere Merkez Bankası'nın ülkenin referandum neticesinde topluluktan çıkılması sonucu çıkması durumunda uygulanmak üzere planlar hazırladığı duyulmuştur. İlk başta bu yönde planlar yapmanın şok edici olduğu ve hatta referandum sonucuna yönelik önyargılar oluşmasına yol açabileceği ifade edilse de bankanın asıl amacı ihtiyatlı davranmaktır. Demokrasinin en büyük problemi, halkın temsilcilerinin ısrarla karşı çıktığı düşüncelerden farklı doğrultuda kararlar alabilmesidir.
İskoçya Ulusal Partisi Başkanı Nicola Sturgeon ise yeni bir gelişmeye önayak olmuştur. Kendisi, Birleşik Krallık'ın ancak İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda vatandaşlarının çoğunluk sağlaması halinde Avrupa Topluluğu'ndan ayrılması kararına varılabilmesini olanak tanıyacak bir anlaşma peşinde koşmaktadır. Sturgeon, İskoçya'nın Avrupa Birliği ile bağların koparılmasına amansız bir şekilde karşı çıkacağına inanmaktadır.